top of page

68'LERİN RUHUNU ANLAMAK


 

                                                              

Neydi 68 ruhu?

Ünlü fizikçi Albert Einstein, üç boyutlu bir evren algısına dördüncü bir boyut ekledi. Bu uzam boyutuydu.

Bu algıyı toplumsal boyuta indirgediğimizde şu anlam çıkıyordu: Nasıl ki evrende, doğada, hiçbir olgu, olay, varlaşma ve bitim, kendisini var kılan zaman ve mekândan ayrı düşünülemezse ve her bir oluşu sağlayan koşullar mevcutsa; toplumsal anlamda da bu yasalar geçerlidir. Yani toplumdaki her olay ve olgu da kendi zamadaş koşulları içerisinde değerlendirilmelidir. Bu bakışla tüm yaşanmışlıkları, zamanının ruhu içiresinde, kendisini var eden koşulları dışlamadan anlamak ve değerlendirmek gerekir.

Böyle bakınca neydi 68 ruhu?           

68’lerin ruhu denilen şey, ülkemiz özgünlüğünde, döneminin düşünsel ve toplumsal bilincini yansıtan ve özellikle “antiemperyalist bilincin” enerjisini, etkin gücünü kendi bedenlerine taşıyıp onu insanlığa sunan; zamanın ruhuna uygun olarak “antiemperyalist” bir duruşla ortaya çıkan ve özünde, paylaşımcı-dayanışmacı-özgürlükçü-adaletli vs. bir dünyayı, yani sosyalizmi hedefleyen ve bu değerleri simgeleyen bir anlayış ve bu anlayış bağlamında oluşan devrimci bir pratiktir.            

68 ruhu, bir bakıma dünyada onca yaşanan haksızlıklara, savaşlara, kaynakların eşitsiz dağılımına, baskıcı anlayışlara, yoksulluğa, dışlanmışlıklara, insanlığı toptan felakete götüren ve yalnızca kazanmayı isteyen sermayenin ve rantiyenin... doymak bilmeyen “kâr” anlayışına ve emekçilerin-işçilerin-öğrencilerin vs. sesinin kısılmasına karşı, o dönem gençliğinin bir başkaldırışıdır. Gençlerin, devrimci bir haykırışı ve eşit bir yaşamı öngören, kapitalist sistem içinde “gelecek ütopyası” olarak görülen, yani “toplumsal kurtuluşu” simgeleyen, bir anlamda “yeniden doğuşun” gerçekleşmesini sağlayacak olan “sosyalizmin” bilinçlere taşınmasıdır. Çünkü bu toplumsal bilinç, yalnızca günümüz dünyasına ait değildir. Öyle ki tarihsel boyutuyla, geçmiş toplumlarda da (Mazdek, Babek, Karmat, Baba İlyas, Bedreddin...) “ortaklaşacı” düşünceler her zaman var olmuş ve bu bağlamda, geçmişte de bu amaç için mücadeleler verilmiştir. Tarihin belleği, ezen- ezilen, sömüren-sömürülen, üreten-tüketen vs. karşıtlığı içinde verilmiş olan büyük mücadelelerle doludur. Bu bağlamda, 1960’lı yıllarda toplumsal karşıtlıkların yoğunlaştığı ve aynı paralelde toplumsal bilincin de geliştiği ve bu değerler için eyleme geçildiği yıllar olmuştur.

            1968 kuşağının ruhunu, yükselen enerjisini, etkin ideolojisini anlamadan o yıllarda ki olayları ve olguları gerçekliğiyle tam olarak algılayamayız.

            68 ruhunun “toplumsal bilincini” algılayıp, o bilinci ülkelimizde başlatan gençliğin, en ön saflarda yer alan ve aynı zamanda üniversite öğrencilerinden birisi de olan Deniz Gezmiş, dönemin simgesi olmuştur. Bundan dolayı tarihin şaşmaz belleğine Deniz Gezmiş “gençlik önderi” olarak geçmiştir.

            Öyle ki, Deniz Gezmiş’in ortaya koyduğu düşünsel besin, kısa sürede toplumsal bilince dönüşerek çevresindeki ve ülkedeki gençliği etkilemiş ve süreç içinde onun düşünsel besinini benimseyen yoldaşları oluşmuş ve oluşan örgütlülük, yüksek titreşimli enerji yaratarak özellikle üniversite ortamında yığınları etkileyen bir kar topuna dönüşmüştür.

            Diyalektik olarak bir şey varlaştığında o şey anında kendi karşıtını da doğurur. Bu bağlamda Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının “anti-emperyalist duruşu, üniversitelerin özerkliği, bilimsel eğitim ve bağımsızlık şiarıyla başlattıkları eylemleri vs.” zamanla, yerelden evrensele ulaşmaya ve evrenseli yerelde gerçekleştirmeye taşıyacak olan “eşitlikçi/ paylaşımcı/ özgürleştirici/ kamucu vs. bir toplumsal sistemi var kılma düşüncesine dönüşmüştür.

Devrimcilerin, söz konusu bu evrensel değerleri ortaya koymalarıyla, aynı süreç içinde, “karşıtlık yasası” gereğince, söz konusu bu evrensel değerler, kendi karşıtını da yaratmış ve bu bağlamda, yalnızca yerel değerlerle yetinen “gelenekçi/ ırkçı/milliyetçi/ tutucu/geçmişe bağlı ve olanla yetinen vs.” toplulukların da ortaya çıkmasını sağlamıştır.  Değişimin diyalektiğine uygun düşen bu tarihi oluşum içinde, önemli olan, insanların hangi değerlere sahip olduklarıdır. Çünkü, yerel olmadan evrensel olmaz. Ama evrensellik de yerellerin toplamından oluşur. Bu, parça ve bütün ilişkisidir.

            Bu anlamda, yalnız parçayla yetinen geneli, bütünü göremez. Yalnızca bütünü (geneli) görense yereli dışlar ve kişi kendisini var kılan nesnellikten uzaklaşır. Oysa tüm bunlar birbirlerini tamamlayan oluşumlardır. Örneğin: Bedenimizin tek bir organı bizi biz yapmaz. Biz, bedenimizi oluşturan tüm organların toplamıyız.

            Bu anlamda evrensel bakış, bu birlikteliği görebilmektir. Bunu devrimci gençler görmüşler ve hem yerelin değerlerine sahip çıkmışlar ve hem de tüm insanlığı “kurtaracak olan" gelecek ütopyalarını ortaya koymuşlardır. Bundan dolayı da yalnızca yerelle kendilerini var kılanlar tarafından suçlanmışlar, yargılanmışlar ve bedel ödemişlerdir.

            Bu anlamda Deniz Gezmiş ve arkadaşları neleri savundular?

            Deniz Gezmiş ve arkadaşları:

-Milli Demokratik Devrimi savunarak, feodalizmin tasfiyesini sağlayacak yolu gösterdiler.

-Kemalizm’in antiemperyalist yönünü ve bütüncül kalkınma modelini öncü aldılar.

-Rantiyeciliği ve bireyciliği ret ettiler ve toplumculuğu öne çıkardılar.

-NATO gibi emperyalist kurumlara karşı koydular.

-Emperyalizm ’in güdümüne sokulan ülkemizin “bağımsızlığını” savundular.

-Sağcı iktidarların, halk yararına olmayan politikalarına karşı durdular.

-Bireyin zenginleşmesini sağlayan liberal politikalara ve uygulamalara karşı, kamucu ve planlamacı bir ekonomik modeli savundular.

-Üniversitelerin “bilim üreten” yerler bu anlamda “özerk olmasını” istediler.

-Ülkemizin kalkınmasını sağlayacak olan her türlü ekonomik, teknik, bilimsel ve kültürel vs. değerlerin sağlanmasını ve tüm bu değerlerin halkın yararına kullanılmasını istediler.

Dünyada, kapitalizmin tüm insanları sömürdüğünü düşünerek, sömürüsüz bir dünya düşüncesini savundular.

Kapitalizme, “bireyi kutsayan” liberalizme karşı çıktılar ve toplumsal çıkarın esas olması gerektiğini belirttiler. Ve böylece evrensel düşüncelere de yer verdiler. Vs.

Bu maddeleri daha da çoğalabiliriz.

Deniz Gezmiş’in ve arkadaşlarının, egemenlerce suçlu görülmelerinin nedeni, bu çok insani değerleri yaşama geçirmek için mücadele vermiş olmalarıdır.

            İşte Deniz Gezmiş’in, Yusuf Aslan’ın ve Hüseyin İnan'ın, dönemin egemenleri tarafından idam edilmelerinin en büyük nedeni, gençliğin bu haykırışından duyulan korku olmuştur.           

Bu anlamda Deniz, Yusuf ve Hüseyin, insanlığın geleceklerini güzel kılmaları ve daha iyi bir dünyada yaşayabilmeleri adına kendilerini feda etmişlerdir.

            Bu gençler, “yeniden doğmak için, ölmek gerektiğini” bilerek, ölüme gitmişlerdir.

            Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan, 6 Mayıs 1972 sabahında idam edilmişler ve böylece “sessiz doğa” konumuna geçmişlerdir. Onlar, insanlık için bedel ödemişlerdir.            

İnsanlık için bedel ödeyenler her zaman, tarihin belleğinde "yeniden doğarlar." Çünkü “Yeniden Doğuş”, milyonların bilincinde gerçekleşir.

            Sessiz doğa konuma gelmiş olan bu üç fidanın ortaya koydukları düşünceleri ve eylemleri  milyonların bilincinde açığa çıkmakta, “canlara can olmakta” ve yaşayanların dilinde “ses” olmayı, sürdürmektedirler. Ve böylece her bir bilinçte “yeniden doğmaktadırlar”.

            Yaşayanlar, sessiz doğa konumuna gelmiş olan bilgelerin, önderlerin, velilerin vs. sesi olurlar. Fizikçi Richard Feynman’ın da dediği gibi, “her şey “Geçmişler Toplamıdır”. Bu anlamda hepimiz “geçmişten besleniyoruz.”            

Deniz Gezmiş’i ve tüm devrimci insanları, insanlığa ışık saçan bilgeleri vs., insanların zihnini uyaran yüksek enerji ve ölümsüz kıldığı değerler adına saygıyla anıyorum...            Unutulmasın ki, “ışık olan” ve “aydınlık saçan bilinç”, her daim yaşar. Tarihin belleği bu örneklerle doludur.            

Deniz Gezmiş ve tüm devrimci, ilerici, ışık salıcı aydınların menzili “ışıklı olsun.” 

           

Comments


bottom of page