top of page

ABDAL MUSA


                           ABDAL MUSA

 

Abdal Musa; “Hacı Bektaş Veli’nin amcası Haydar Ata’nın oğlu olan Hasan Gazi’nin oğludur. Horasan Erenlerindendir. Payesi (rütbesi, derecesi) Sultanlık, Mertebesi (ulaştığı aşama) Abdal’lıktır. Bektaşi tarikatında on iki post bulunur. Bunlardan on birincisi “Abdal Musa Sultan Postu” olarak anılır. Bu postun diğer bir adı  “Ayakçı Postu’dur.”(*)

Abdal Musa; Alevi-Bektaşi öğretisinde ve inancında Hacı Bektaş Veli’den sonra, ikinci büyük Mürşit’tir. Hacı Bektaş Veli’yle birlikte Anadolu’ya geldiği sanılan Abdal Musa; “Hünkâr’ın yol arkadaşı, dervişi ve aynı zamanda akrabasıdır”. 13-14.yüzyılda (tahminen 1280-1370 tarihleri arasında) yaşadığı sanılmaktadır.

Abdal Musa’nın Hacı Bektaş Veli’nin yolunu sürdüren çok önemli bir erendir.

Abdal Musa’nın Kadıncık Ana’yla birlikte Bektaşi Tarikat’ını kurduğu kaynaklarca belirtilir.  Abdal Musa bir dörtlüğünde şu dizeleri söylemiştir:

Kim ne bilir bizi nice soydanız

Ne zerrece oddan, ne de sudanız

Bize meftun olan marifet söyler

Biz Horasan mülkinde ki boydanız(*)

            (Kim nerden bilebilir ki bizim hangi soydan olduğumuzu/Biz ne küçücük bir ateş parçası ve nede o ateşi söndürecek suyuz./Bize tutulan, bizi tanıyan bilgilenir, olgunlaşır ve güzel sözler söyler/Biz Horasan bölgesinde yaşayan bir boydanız)

            Yukarıda ki dizlerde Abdal Musa; Horasan’lı olduğunu ve ailesinin Horasan’da yaşadığını açıkça ortaya koymaktadır. Abdal Musa, kendisinin geçmişi olan iyi bir soydan geldiğini anlatıyor. Abdal Musa ayrıca kendisinin Horasan’dan Anadolu’ya geldiğini belirtmekte ve ailesinin Horasan’da bulunduğunu anlatmaktadır. 

Abdal Musa, Hacım Sultan’la aynı zamanda yaşamıştır. Hacım Sultan; On iki İmam’lardan Ali Naki’nin oğlu Hüseyin’in soyundan gelmektedir. Hacım Sultan’a “Kolu Açık” denmiştir.

Hacım Sultanın kolu açık denmesinin nedeni de bir söylenceye dayandırılmıştır. Söylenceye göre; Hacı Bektaş Veli, Hacım Sultan’a bir tahta kılıç verir. Bu kılıcı asla kullanmamasını öğütler. Ancak Hacım Sultan bu kılıcın kesip kesmediğini merak eder. Yanında geçmekte olan bir sakanın katırına kılıçla hafiften dokunur fakat katır ikiye bölünür. Bunu duyan Hacı Bektaş Veli Hacım Sultan’a kızarak elinin tutulmasına yönelik istekte bulunur. Hacım Sultan o andan itibaren kılıcı tutan elini kullanamaz. Ancak Sarı İsmail..vs. gibi saygın insanlar araya girerek Hacı Bektaş’tan Hacım Sultanı bağışlamalarını isterler. Bu isteği kırmayan Hacı Bektaş Veli, “Kolun Açık Olsun” diyerek Hacım Sultan’ın kolunu kullanmasını sağlamıştır. Bundan sonraysa Hacım Sultan’ın ismi Kolu Açık Hacım Sultan olarak kalır.

Musa gibi lenterani deniriz

Aslımızı sorar isen, Hoy’danız

ABDAL MUSA oldum geldim cihane

Arifler anlar bizi nice sırdanız(*)

Bu dizelerde anlaşılacağı gibi, Abdal Musa, aslının Hoy kentinden geldiğini belirtmektedir. Hoy İran Azerbaycan’ında bir kenttir.

 Abdal Musa’nın Orhan Gazi’yle birlikte Bursa’nın alınmasında (1326) yer aldığı; Geyikli Baba’yla haberleştiği ve Geyikli Baba’yla aynı bölgelerde bulunduğu kimi kaynaklarca ortaya konmaktadır. Orhan Gazi’nin güvenini kazanmış ve bu anlamda yönetim kadrosunda yer almıştır.

Osmanlı’nın kuruluş aşamasında, büyük bir katkı sunmuştur.

“Abdal Musa ile Geyikli Baba arasında şöyle bir öykü anlatılır: Abdal Musa, bir gün bir ateş parçasını bir parça pamuğa sarıp bir yandaşıyla Geyikli Baba’ya göndermiş; Geyikli Baba’da, Abdal Musa’ya bir kâse süt yollamış. Bu olaya şaşan ve hiçbir şey anlamayan Abdal Musa’nın yandaşı merak ederek, üstadına “gönderilen bu sütün anlamını sormuş”. Abdal Musa’da: “Bu süt Geyik Sütüdür. Bir vahşi hayvandan süt sağıp göndermek, pamuk içinden ateş göndermekten daha zordur. Geyikli Baba, bu tavrıyla bir işaret vermektedir. Ben o işareti aldım. Geyikli Baba ermiş bir insandır demiştir.”(**)

“Tarihçi, Fuat Köprülü, “Nabi Efendi’den” aktarıp verdiği bilgiye göre Bursa ve Denizli’de olmak üzere iki Abdal Musa’dan söz eder. Ancak Abdal Musa konusunda araştırma yapan Musa Seyirci, bu görüşe karşı çıkarak “bir tek Abdal Musa”dan söz eder.  Söz konusu Abdal Musa Bursa’nın alınmasından sonra Manisa, Aydın ve Denizli yörelerine uğramış ve bir süre buralarda kalmış ve daha sonra Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı Antalya- Elmalı’ya gelerek oraya yerleşmiştir. Burada Tekkesini kuran Abdal Musa Alevi-Bektaşiliği yaymıştır.

“Birçok yerde Abdal Musa’nın mezarının bulunduğu bilinmektedir. Abdal Musa’ya kutsallık veren halk onu yaptığı mezarlarla anmakta ve yaşatmaktadır. Abdal Musa’nın Bursa’da makamı, Denizli’de mezarı, Bergama ve Sart’ta zaviyesi, Sivas/Zile’ye on kilometre uzaklıkta bulunan Emirören Köyü’nde toplama bir mezar; Sivas/Divriği’ye bağlı Timisi Köyü’nde Abdal Musa Koruluğu, Manisa/Adala Bucağı’nda

Abdal Musa adına Çiftlik; Yine Divriği Hargün Tuzlasında “seksen adet dikili taşa” Abdal Musa’nın Askerleri... Bulunmaktadır. Ayrıca Abdal Musa’ya ait bir türbe ‘de Tokat’ın Zile ilçesine bağlı Emirören Köyünde bulunmaktadır.

Abdal Musa, bir kalenderi dervişidir. Kalenderiler, gönül zenginliğini her şeyin üstünde tutan, dünya malına tapmayan, nefsine egemen olan, gösterişe önem vermeyen, insanı tanrısal bir varlık olarak gören bir anlayışı savunmuşlardır.

Alevi inancının ve öğretisinin yayılmasında çok önemli bir yere sahip olan Abdal Musa, en önemli mürşitlerden birisi sayılmaktadır.  Onun dergâhı bir üniversite gibi, oraya gelenlere düşünsel besin sağlamıştır.

Abdal Musa, Pir, mürşit, düşünce insanı, eğitmen ve yiğit kimliği yanında, ozan yönü de olan çok önemli bir erendir. Onun birçok şiirleri vardır.

Bir şiirinde Kaygusuz Abdal bakın Pir’inin dergâhını nasıl anlatıyor.

Beylerimiz ablan gölün üstüne

Avlar gelir Pir’im Abdal Musa’ya

Urum abdalları postun eğnine

Bağlar gelir Pir’im Abdal Musa’ya

 

Urum abdalları gelir dost deyü

Giydiğimiz hırka, nemed, post deyü

Hastalar da gelmiş şifa isteyü

Sağlar gelir Pir’im Abdal Musa’ya

 

Meydanında çaruk çeker köçekler

Çalınır da koç kurbana bıçaklar

Döğülür kudümler, altun sancaklar

Tuğlar gelir Pir’im Abdal Musa’ya

 

Bezirgânlar Hint’ten gelür yayınur

Açılır somatlar açlar doyunur

Evliyaya muhip olan soyunur

Beyler gelür Pir’im Abdal Musa’ya

 

İkrar imiş koç yiğidin yuları

Muhanneti çeksen gelmez ileri

Yeşilgöl’ün, Akpınar’ın suları

Çağlar gelir Pir’im Abdal Musa’ya

 

Matem aylarında kanlar saçarlar

Uyaruben mermer çerağ yakarlar

Hu deyüb de gülbengini çekerler

Erler gelir Pir’im Abdal Musa’ya

 

Ali’m Zülfikar’ın almış destine

Batın salar münkirlerin üstüne

Tümen tümen olmuş Gencel (i) üstüne

Dağlar gelür Pir’im Abdal Musa’ya

 

Bir muradım vardır gani kerimden

Münkir ne bilür, evliya sırrından

KAYGUSUZ’um ayrı düşmüş Pir’inden

Ağlar gelür Pir’im Abdal Musa’ya (*)

Kaygusuz Abdal, Mürşidi olan Abdal Musa’yı yukarıdaki dizelerde bizlere anlatmaya çalışmıştır. Kaygusuz, Abdal Musa’nın Anadolu Erenlerinden ve bu erenlerin en önemlilerinden birisi olduğunu ve taraftarlarıyla Elmalı’daki ablan (Avlan) Gölü’nün yakınlarında yaşadığını belirtmektedir.

Abdal Musa’nın insanlar için önemini ve insanlar üzerinde bıraktığı etkiyi bu dizelerde açıkça görmekteyiz. Abdal Musa, Hacı Bektaş Veli’den sonra Anadolu Alevileri ve Bektaşileri için ikinci büyük veli, mürşit ve sultan’dır.

Bunun içinde orada her yıl Haziran ayı içinde yapılan etkinliklerle anılır. Abdal Musa Tekkesi’nin girişinde şu dizeler bulunmaktadır:

Edeple kıl ziyaret bir makam-ı âlişandır bu

Füyuz-u Hakk’a men ba asitan-ı aşıkaandır bu.

( Şimşek; age sayfa 180)

Burada; bu dergâha gelenler edepli olmalılar; burası şanlı, şerefli ve üstün değerler taşıyan insanların yattığı yerdir. Burada mezarları bulunan insanların bulundukları makam çok yüksektir. Bundan dolayıdır ki buraya saygı gösterilmesi gerekir denilmektedir. İkinci dizede ise; Füyuz; yüksek rütbe, mertebe, bolluk, bereket vs anlamlarına gelmektedir. Menba kaynak demektir. Asitan, dergâh, tekke anlamındadır. Aşıkan; âşık olanlar anlamındadır. Buna göre bu dize; bu tekke’nin veya dergâhın bolluk ve bereket sunduğunu; buraya sevgiyle, aşkla gelen insanlara sevgiyle yaklaşıldığını bu dergâhın insanı Hakk’a götüren bir dergâh olduğunu ve gelen herkesi doyurduğunu ve bu anlamda kaynağının hiç bitmediğini, sevgiyle ve aşkla gelen tüm canlara bu dergâhın kapısının açık olduğunu belirtilmektedir. Abdal Musa için birçok söylence anlatılmıştır.

 

BU MEYDANDA KİM VAR ALİ’DEN GAYRİ?

 

Gözlerin kör olsun ey kanlı Yezit

Bu meydanda kim var Ali’den gayri?

On iki İmam’ın kapısını açan

İmamlar değildir Ali’den gayri?

 

Güvercin donuyla Urum’a uçan

İmamlar evinin kapısın açan

Cümle evliyalar üstünden geçen

Var mıdır hiçbir er Ali’den gayri?

 

Muhammed Mirac’ın yoluna girdi

Bu sır gayet sır içinde sır idi

Şir donunu, Hatem mührünü verdi

Bu sırrı kim eder, Ali’den gayri?

 

Her kim çırağını yaksa Hak yakar

Rızaya baş koyup teslim’in takar

Aslımız On İki İmam’a çıkar

Babamız her kim var Ali’den gayri?

 

Cümle evliyalar, imamlar bunda

İkrar alan kimse düşer mi derde?

Yok, nefesle durma meydan-ı erde

Kimdir baba, rehber Ali’den gayri

 

Selman bir deste gül Şah’a uzattı

Kendi tabutuna kendisi yattı

Cemm-i Mushaf’tan nikabın attı

Kur’an yok, gördüler Ali’den gayri?

 

Erenler erkânı gerçek bellüdür

ABDAL MUSA, fakir onun kuludur

İmamlar sırrıyla gönül doludur

Var mıdır hiçbir er Ali’den gayri.

(Özmen; age; sayfa 219-220)

 

 

Kaynak:  Süleyman Zaman; ALEVİ-BEKTAŞİ EDEBİYATI VE  ETKİLİ OZANLAR  (Yedi Ulu Ozan Dışında) Can yay. 2012…

 

 

Comments


bottom of page