top of page

ADALET

Güncelleme tarihi: 29 Eyl 2024


 

            Adil olmayan bir anlayıştan ve davranıştan, özgürlük beklemek ham hayaldir.

            Adil olmak, adaletli davranmakla olasıdır.

            Adalet, hakka, doğruya, gerçeğe, haklıya vs. taraf olmak demektir. Adalet, davranışların, kararların, uygulamaların terazisidir. Bu terazi, toplumda gerçekleşen olayları, olguları, eylemleri, edinimleri vs. ortak aklın ve vicdanın (ortak duyunun) süzgecinden geçirerek haklıyla, haksızı, suçluyla- suçsuzu, gerçekle-uydurulanı, doğruyla-yanlışı vs. ayırma işlevi görür.

            Haklı olanın hakkını, suçlu olanın suçunu vermeyen, gerçeğin, doğrunun ve hak edenin yanında yer almayan hiçbir karar adaletli olamaz.  Çünkü adalet, hakkaniyeti, dürüstlüğü, güveni, emim olmayı ve vicdanları rahatsız etmeyecek kararları içerir.

            Adalet, erdemlilik ve üstün insani davranışları içerir veya içermelidir.

            Adalet duygusundan yoksun olan bir insan, güven vermeyen ve her türlü davranışına ve kararlarına kuşkuyla bakılan bir insandır.

            Adalet duygusundan yoksun bir millette ve devlette, asla özgür bir ortam gelişemez. İnsanlar baskı altında kalırlar ve özgürleşemezler.

            Adaletin olduğu yerde, özgür istenç, özgür birey, özgür yurttaş vardır. Tam tersi durumda, biat, bağlılık, kulluk vs geçerlidir.

            Adaletli olmak, adil olmaktan başlar.

            Adil olmak, haktan, adaletten, doğrudan, gerçeklerden vs. yana olmak, herkese eşit davranmak demektir.

            Adil olan adaletli olur. bundan dolayı da adaletli davranmak her milletin, her devletin yapması gereken en temel  görevler sayılmalıdır.,.

            Bazen “özgürlük” olarak görülen veya sunulan şeyler, tam da özgürlüğü ortadan kaldırma işlevini görürler. Hiçbir özgürlük, sanal ve teorik düşüncelerle gelmez. Özgürlük, onu var edecek koşullar oluşmuşsa ancak gerçekleşebilir. Yoksa, tam tersine “özgürlük söylemiyle” getirilen kimi değeler, bir bakmışsınız toplumu 50- 100 yıl geriye götürmüş olur. bu anlamda, dirimsel karşılığı, nesnel koşulları olmayan ve adalet içermeyen hiçbir anlayış, söylem veya uygulama “özgürlük ve demokrasi” sağlayamaz. Hele demokrasiyi “araç” olarak görenler, onu gerçek anlamda yaşayamazlar ve yaşatamazlar.

            Adalet, haklı olanı haksızdan, suçlu olanı suçsuzdan ayıran en önemli terazidir. Terazinin iki kefesi (gözü) vardır. Bunlardan birisi adaleti diğeri de adaletsizliği yansıtır. Adaletin kefesi, her zaman ağır basan milletler gelişirler ve ilerlerler. Gelişen ve ilerleyen milletlerde veya devletlerde, kişilerin hakları da ilerler ve gelişir. Hakkını alan, eşit yurttaş olan her insan özgür olur.

            Haklı olanın hakkını vermeyen, suçluyu cezalandırmayan, kısacası adalet dağıtmayan bir devlette, insanlar haklarını alamazlar, suçlular suçunu çekemezler. Bu durumda insanlarda korku yaratır. Korku duyan insan özgür olamaz.

            Aynı zamanda suçsuz ve masum insanları, gerçek dışı ve soyut suçlamalarla yargılamak ve onları cezalandırmak da, adalet duygusunu sarsar. Çünkü adalet, haklıyı-haksızı birbirinden ayırmaya çalışan bir ölçüdür. Adaleti dağıtan insanlar vicdani yönden huzurlu olmalılar. Çünkü vicdan kişinin iç dünyasında ki ölçüdür.  Bu ölçünün doğru ve hakkaniyetle karar vermesi, kişinin özgürlüğüyle orantılıdır. Çünkü özgürlük, hiçbir kimsenin etkisinde kalmadan kendi düşünceleri, görüşleri ve iç dünyasının itici gücüyle karar vermesi demektir.

            Özgür olmayan kişilerde, toplumlarda adalet ve hak kavramı da gelişmez. Bundan dolayı, adil almayan, adaleti sağlayamayan milletlerde veya devletlerde özgürlük duygusu da gelişmez.

            Bu anlamda adil olmayan hiçbir toplumda, özgürlük de olmaz.

            Yakın süreçlerde, sorgulamalar, yargılamalar, haksız tutuklamalar, polisin orantısız güç kullanımı vs. gittikçe artmaktadır. İnsanlar, en demokratik haklarını kullanmak istediğinde, karşılarına “polis” çıkmaktadır. Bu anlayıştan “demokrasi” çıkmaz.

            Son yıllarda ülkemizde yapılan bazı yargılamaların adalet duygusunu sarstığı bir gerçektir. Hukuk insanlarının ortaya koydukları savlara göre, sübjektif ve kanıtlanmamış suçlamalarla, bazı insanlar tutuklanmakta ve  hapislerde yatmaktadırlar. Bu durum adaleti sarsar. Adalet duygusu bir kez sarsıldı mı, toplumda insanlar birbirilerine olan güvenlerini de yitirirler. Bu da kargaşa demektir.

            Adalet, insanlığın geliştirdiği en üstün değerlerden birisidir. Toplumsal huzurun, güvenin, ortak aklın, vicdanın simgesidir.

            Adalet olmayan yerde barış ve güven olmaz.

            Adalet olmayan yerde, demokrasiden de söz edilemez.

            Adalet olamayan yerde, özgürlük sağlanamaz.

            Adalet olmayan yerde  “adı demokratik paket” de olsa, orada hiçbir paketin içinde, demokrasi çıkmaz.

            Adalet olmayan yerde, barış ve güven olmaz ve barışın ve güvenin olmadığı yerde, toplumsal huzur da sağlanamaz.

            Huzurun olmadığı yerde, birlikte yaşamın koşulları varlaşmaz.

            Birlikte yaşamın gerçekleşmediği yerde, toplumsal değerler yıpranır ve bu değerler toplumu ayrıştırır ve bütünlüğü bozar…

            Oysa insan toplumsal bir varlıktır.

            Toplum çökerse insan insanileşemez ve insani değerlerden uzaklaşır.

            O zaman “adaleti korumak, adil olmak insanlığın olmazsa olmazıdır” diyebiliriz.

            Adalet, bir ölçüdür ve toplumsal aklın terazisidir. Herkese, ortak akla uygun olduğu ve ortak vicdanlara seslendiği ve olur aldığı sürece normal bir değer içerir.

            Yoksa “ben yaptım oldu” demekle adalet olmaz.

 

Comments


bottom of page