top of page

ALEVİLİK NASIL BİR İNANÇ VE ÖĞRETİDİR? (1)

Güncelleme tarihi: 29 Eyl 2024



Bu soruya verilebilecek birçok yanıt vardır. Her yanıt, sınırları çizilmiş değerler ve çerçevesinde birbirinden değişik doğru yanıtlar da içerebilir. Görecelilik gereği, herkesin doğruları ve algıları farklı olduğundan, bu bağlamda çok farklı “Alevilik” tanımlamaları da yapılabilir ve yapılmaktadır da. Burada kıstas, “genel-geçer değerler içinde ne olursa Alevilik olur ne olmazsa Alevilik eksik kalır” noktasından hareket edilmelidir.

            Bu girişten sonra kendi görüşüme ve algılarıma göre Aleviliği tanımlamaya çalışacağım.

            Alevilik Nedir?

Bu tanım, kişilerin doğaya, Tanrı’ya, evrene, doğaya, topluma, insana ve toplumsal değerlere bakış açısına göre farklı yanıtlar içerir.

Ama her şeye karşın “ortak aklın ve ortak duyuncun” belirlediği genel-geçer bir tanım her konuda, her zaman yapılabilir. Bu anlamda “Alevilik” konusunda da hereksin kabul edebileceği, genel-geçer ortak bir tanım yapmak olasıdır. Ama bu tanım tek bir doğruyu içermez. Çünkü doğrular bir tane değildir. Dünyada ne kadar insan varsa o kadar da doğru vardır.

Şu bir gerçek ki, bir konuda, ortak görüşlerin ve düşüncelerin benzerlikleri ve birbirine yakınlıkları arttıkça, toplumsal anlamda da o konuda, genel bir algı oluşmaya ve topluma egemen olmaya başlıyor. Süreç içinde, söz konusu bu algı genel-geçer bir düşünceye dönüşerek, herkesin kabul göreceği, ortak bir görüşü var kılıyor. Doğru ve geçerli olan da bu ortak tanım üzerinde geçerlilik kazanıyor. Buradan hareketle, toplumda var olan genel geçer anlayışa göre, Alevilik için şöyle bir tanım yapılabilir:

Alevilik, felsefi anlamda, Tanrı-Doğa-İnsan birlikteliğini savunan, yaşadığımız dünyanın gerçekliğine inanan, var olan tüm şeylerin birbirleriyle bağıntılı olduğunu söyleyen, her şeyin görüntüsünden çok özün önemli olduğunu belirten, devriye kuramıyla sonsuz bir tekamülü veya evrimi var gören, Bâtıni, tasavvufi ve gizemci bir öğretidir.

Güncel Aleviliğe baktığımızdaysa, inançsal anlamda, Şiiliğin etkisiyle,  Hak+ Muhammed + Ali’ye bağlılığı öne çıkaran, Cem ritüelinde 12 hizmeti uygulayan, Hızır Orucu dışında Matem Orucu tutan bir inançtır.

Alevilik, panteist bir anlayışla tüm varlığı Tanrı’nın bir parçası olarak gören, doğaya da kutsallık yükleyen, inancı akla taşıyan ve zamanın ruhuna göre kendisini sürekli güncelleyen, bir felsefi inançtır. Aleviliğin panteizmi Vahdet-i Mevcudu içeren doğacı panteizmdir.

 Alevilik, toplumsal anlamda, insanı merkez alan, sevgiyi en üstün değer olarak gören, hümanist bir anlayışı savunan, Rıza Şehri tasarımıyla eşitlikçi/paylaşımcı ve dayanışmacı bir yaşam biçimini öngören, bir toplumsal duruşu ortaya koyar.

            Alevilik, kadimden bu yana insanlığın, geliştirmiş olduğu en geçerli, en temel ve en güzel değerleri özüne katarak, o değerleri yaşatmaya çalışan, bir inanç ve öğretidir. Bundan dolayı hiçbir dinin içine sığdırılacak kadar da sınırlı değildir.

Alevilik-Bektaşilik, Bâtıni (gizemci) -tasavvufi ve gnostik (derin ve içsel bilgi) bir inanç; dünyevi, akli ve seküler (çağdaş) bir öğreti; eşitlikçi-paylaşımcı bir toplumsal anlayıştır. Bu öğreti şiiri, müziği, (sazı-sözü), kısacası sanatı içselleştiren ve öğretisini sanatla ortaya koyan, bilgiye değer veren ve bilgiyi herkese ulaştırmayı hedefleyen bir aydınlık yoldur.

Alevilik, inancı akla taşıyarak bilime, akla-mantığa uymayanları eleyen; bilgelerin, ozanların, düşün insanlarının, velilerin, pirlerin, dervişlerin vs. ortaya koyduğu kendine özgü bir inanç ve öğretidir.

Alevilik-Bektaşilik; kendisini sürekli yenileyen, inancı akla taşıyan ve aklın ölçütlerini kabul eden bir inançtır. En az 10-15 bin yıllık insanlık tarihinin, en güzel ve en insani değerlerini, inancının ve öğretisinin temeline koymuştur. Söz konusu bu değerleri, yaşatan ve yaşatmaya çalışan, “Rıza Kenti ve “Güruh-u Naci” görüşüyle, insanlığın “kurtuluş ütopyasını” ortaya koyan bir inanç ve öğretidir.

            O halde, Aleviliği tek bir değere indirgemeden, bütünsel yönleriyle ele almak ve onu var eden tüm yönleriyle, belirli başlıklar altında değerlendirmek ve onu bütün boyutlarıyla birlikte incelemek gerekmektedir. Nasıl ki atmosfer dediğimizde, onu oluşturan bütün öğeleri, bütün gazları (azot, oksijen, argon, karbondioksit, metan, su buharı vs.) anlıyorsak ve bu gazlardan bir tanesinin bile olmaması, atmosferin yapısını bozar veya oluşunu yok ederse ve bu anlamda “atmosferi” bütünselliği içinde değerlendiriyorsak; nasıl ki, insan, bütün organlarının bir toplamıysa ve organlarından bir tanesinin eksik olması durumunda bütünselliğini yitirir ve görevini tam yapamamasına neden olursa; işte Aleviliğe de böyle yaklaşılmalıdır. Bu anlamda, hiçbir bütünü, kendisini oluşturan parçalardan veya öğelerden ayırmadan değerlendirmek hem akla hem de bilimsel yönteme uygundur.

            Alevilik öğretisinde kaynağının “Kırklar Cemi” olduğu belirtilen Cem Ritüeli, Aleviliğin inançsal, toplumsal ve evrensel vs. değerlerini içerir. Cem, insanların arınması ve çokluğun birlenmesi anlamını da taşır.

            Kırklar Cemi, bir toplumsal tasarımın, bir ütopyanın, bir toplumsal yaşam biçiminin, bir toplumsal özlemin dile getirilmesi ve bu bilincin, toplu halde açığa vurulmasının simgesel bir anlatımıdır. Alevi Cemlerindeki bu dinsel söylence, topluluğa taşınırken, sanatın estetik gücünü de (özellikle müziğin insan tini üzerinde ki etkisinden de yararlanarak) kullanır. Çünkü müzik doğanın sesidir. Doğanın her kımıldanışı, her değişimi, her hareketi bir ritimdir. Alevi önderleri bu ritmi kendi dinsel törenlerinde yoğun bir şekilde kullanmışlardır. Öyle ki Aleviler müziği yalnız dinsel törenlerinde değil, yaşamın her alanında kullanırlar.

            Alevilikte Tanrı imge bir Tanrı’dır. İmge Tanrı, doğanın veya tüm varlıkların kımıldatıcısı, devindiricisi olarak tasarımlanan ve doğayla birlikte, doğanın canı olarak görülen özsel algıdır. Alevi semahlarında söz konusu imge Tanrı, ortaya konan simgesel anlatımlarla dışsal dünyaya, algılayan zihinlere yansıtılır. Böylece düşsel ve soyut Tanrı algısı, insan bedeninde ve uygulanan ritüellerde açığa çıkarılır.  Cem sırasında en dikkat çeken olgu ise dönülen semah ve üçleme yani (Çerağ uyarma, Çerağı görme ve Çerağı sırlama).

            Semah, insanın yanlışlarında arınması ve kendi iç dünyasını huzura, mutluğa kavuşturması amacıyla da yapılan bir tapınma biçimidir.

            Semah, doğanın aklının, insan aklıyla kavranması ve doğanın aklını kendi tininde duyumsaması için yapılan kutsal bir ayindir.

            Semah’ta “çokluk birlik, birlikse çokluktur” düşüncesi yansıtılır.  Semah’a her farklı birey, orada can ve canan olurlar.

            Semah, doğanın ritminin, hareketinin, yasalarının, dönüşünün vs. döngülerle, figürlerle, duyunçlar ve coşkularla anlatımıdır.

            Semahta kadın ve erkek birlikte dönerler. Orada cinsiyet ayrımı ortadan kalkar.  Semah’ta, evrenin dönüşü, maddenin sonsuz hareket içinde bulunduğu, insanın bir sevgi varlığı olduğu, biçimsel görmenin değil, gönül gözüyle görmenin önemli olduğu, her şeyin döngü içinde olduğu vs. bu hareketlerle verilmeye çalışılır.

            Üçleme, yani Çerağ uyarma, Çerağı görme ve Çerağ sırlama Aleviliğin ezoterik bir öğreti ve inanç olduğunu ortaya koyar.

            Çerağ, bugünün diliyle söylersek enerjidir ve ışıktır. Işık, enerjinin görünür halidir. Çerağ sırlama ise, her şey esas kaynağına yani içinde nesnellik taşıyan enerjiye döner. Sır, gizli demektir. Gizlilik, hiçlik alanıdır. Hiçlik, beden almamış, makro evrende varlık bulmamış olan, nesnelerin ortaya çıkmasını sağlayan “gizil nesnellik” anlamındadır.

            Evren de her şey enerjidir ve her şey enerjinin değişik boyuttaki görünümüdür. Çerağ, enerjiyi ve bu bağlamda gizil nesnelliği veya gizli hazineyi, yani evrensel çorbayı simgeler. Bunun Alevilikteki adı Tanrı’dır. Tanrı, gizli-açık her şeyi kapsayan bütünsel yapıdır. Bu da evrenin kendisidir. Bundan dolayı da Alevilik her şeyin vardan var olduğunu söyler. Yani evrenin dışında bir tanrıyı kabul etmez. Bu halde evren var olandan oluşmuştur bu anlamda Alevilikte buna Hakk denmiştir. Dolaysıyla tanrı evrenin içine taşınarak evren ve tanrı bir birlik içinde algılanmıştır. Hakk, gerçek olan demektir.

            Çerağın görünmesi, insan bilinci tarafından algılanan, görülen ve bilinen evren anlamına gelmektedir. Gizil nesnelliğin yani Tanrı’nın açığa çıkmasıdır. Bu da ışıktır. Her şey ışık halinde görünür olur. Örneğin; kapkaranlık bir mekânda insan önünü bile görmez. İşte bu da bilinen, algılanan anlamına gelir ve bunun Alevilikte ki karşılığı Muhammed’dir.  Muhammed açıkça iletendir, gösterendir, bilineni yansıtandır.

            Çerağ sırlamak, gizil nesnel konumdaki her şeyin, herkes tarafından bilinemeyeceğini, her şeyin ana kaynaktan gelip, tekrar o kaynağa döneği bilgisini taşıyamaz veya algılayamaz. Bunu ancak üstün bilinçlere sahip olanlar taşıyabilir. Evren sırlarla doludur ve her bilinenin içinde de sırlar vardır. İşte sırlama gizil nesnellikten nesnelliğe, nesnellikten gizil nesnelliğe sürekli bir akışın olduğunu simgelemektedir. Bunun Alevilikteki karşılığı Ali’dir.

            Semahta ki el ve beden davranışları birçok evrensel gerçeğin yansımasından başka bir şey değildir. 

            Alevilik akla dayanan bir inançtır. Akla uygun düşmeyen hiçbir değer Alevilikte yer bulmamaktadır. Bu anlamda inanç esaslı “Fıkıh” ve “Kelam” temelli bir Teoloji Aleviliğe uygun düşmemektedir. Çünkü Aleviliğin özünde “Tanrı+Doğa+İnsan” birlikteliği vardır.

            Aleviliğin Heterodoks bir yapı içerdiği söylense de esasında Alevilik, hiçbir semavi dinin ardılı ve mezhebi olmadığı için de bunun bir gerçekliği yoktur. Alevilik, kendisine özgü değerler sistemi olan ve kendisine has ritüelleri bulunan felsefi bir inançtır.

 


Comments


bottom of page