ANADOLU'NUN KADİM HAKLARI; LUVİLER, HATTİLER, HURRİLER
- sulzam1956
- 9 Haz 2024
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 29 Eyl 2024
Anadolu en az 14.000 veya 15.000 yıllık insan yerleşimlerine ev sahipliği yapmış, günümüz uygarlığının yaratılmasına kaynaklık etmiş bir mekân olmuştur. Anadolu, bu bakımdan insanlığın kültür hazinesinin önemli öznesi konumundadır.
Değerli yazar İsmet Zeki Eyüboğlu “Anadolu, hangi taşı kaldırsanız altında bu toprağın en eski yerlerinden kalma bir yaratma ürünü, bir başarı kalıntısı, bir düşünce belgesi bulursunuz” (İsmet Zeki Eyuboğlu, Anadolu İnançları- Anadolu Mitolojisi; Geçit Kitabevi, 1987, s.30) diyerek Anadolu’nun insanlığın uygarlık kalıtlarına yapmış olduğu etkiyi ortaya koymaktadır. Anadolu’nun en bilinen en eski toplulukları Luviler, Hattiler ve sonrasında Hititler, bu topraklarda çok önemli kültürel değerler bıraktılar. İnanç öğeleri yarattılar. Bu topluluklar her zaman doğadan beslendiler ve doğayı kutsadılar. Anadolu insanının tanrısı hiçbir zaman “aşkın” bir tanrı olmadı.
Hitit öncesi Anadolu’da, kimi araştırmacılara göre İÖ, 3000’li yılların öncesinde, kimi uygarlıkları yaşamıştır. Bunlardan en etkilileri Luviler ve Hattiler olmuştur. Ama Anadolu’da ilk kurulan devlet Hititler olmuştur.
LUVİLER
İÖ. 9000’li yıllarda yaşamış olan Luviler, Hattiler, önemli değerde kültür kalıtları bırakan topluluklar olmuştur. Kendilerine “ışık insanları” diyen Luviler, MA inancını yaratmışlar ve güneşe ve Ay’a kutsallık yüklemişlerdir.
Batı Anadolu’nun en eski yerleşimcileri kendilerine “Luvi” adını veren ve günümüzden 9000 yıl önce yaşamış bir topluluktur... Luvice’de “Mara” deniz anlamına geliyordu. Marmara adı “Ana Tanrıça Ma’nın Denizi” anlamındadır…. En önemli tanrıları “Apollon” dur. Bir Anadolu Tanrısı olan Apollon sonradan Yunan Panteonu ’na katılmıştır. Apollon “Işığın Tanrısı” olarak bilinir ve sembolü de “Güneş’tir. (Sefa Taşkın’dan aktaran, Cihangir Gener, Ezoterik -Batıni Doktrinler Tarihi, Yurt Kitap-Yayın, 2007, s.52-53).
Luviler ’de “Işığa Tapım” gelişmişti. Luviler için “Işık” kutsaldı. Her şey ışıktan gelmişti ve kendileri de “Işığın Çocuklarıydı”.
Luviler, dağa, taşa, suya, toprağa, dağa vs. tanrısallık yüklemişlerdi. Kadim dönemi insanları doğaya kutsallık yükleyerek, doğanın gücüne saygı göstermiş ve doğayı tanrısallaştırmışlardı. Güçlü olan doğanın kendilerine zarar vermemeleri için de onlara tapındılar. Tanrılara, tanrıçalara heykeller, tapınaklar, resimler vs. yaptılar.
“Luviler, yeniden doğuşa inanıyorlardı, En gelişmiş meslekleri yapı işçiliğidir. Bilinen en eski duvar örme tekniği onlara aittir. Suda yüzen tuğlaları çok ünlüdür…” (Gener, age.s. 53). Bu da gösteriyor ki, Luviler, yerleşik düzene geçişin göstergesi olan tuğladan evler yapmışlar ve birlikte yaşamanın koşullarını yaratmışlardır.
Luviler ’in en büyük tanrısı Fırtına tanrısı olan Tarhunt’tu. Ma, ana tanrıçaydı ve doğurganlığıyla tüm tanrıların anasıydı. Arma, Ay tanrısıydı. Karanlığı aydınlığa çeviren bir güce sahipti. Tirat, güneş tanrısıydı.
Luvilerin inancı, kendisinden gelen tüm toplulukları etkiledi.
HATTİLER
Hattiler Hitit öncesi Anadolu’da yaşayan bir topluluktu. Tarihçilere göre “Tarihte Anadolu’da yaşayan ve adı bilinen en eski halk Hattiler ’dir. Buna karşın Anadolu’da kurulan ilk devlet ise Hititlerdir.” (Ali Kılıçkaya, Mitoloji, Din ve Efsaneler Işığında Anadolu, Serander Yay. 2014, s.41)
Göbeklitepe’nin bulunması, bu tezi tartışılır konuma getirmiştir. Hattiler öncesi Luviler Anadolu’da yaşamışlardır.
Hattiler İÖ.2500-1700 yılları arasında yaşamış olan bir halktır. Hititlerin Anadolu’ya gelmeleriyle birlikte Hititlerle birlikte yaşamış ve Hitit Uygarlığının bir parçası olmuşlardır. Hititler, kendi içine aldıkları toplulukların inançlarını ve kültürel değerlerini önemsemişler ve zamanla kendi öncesi yaşaman kültürel değerleri kendi değerleri içine almışlar ve onlardan da beslenmişlerdir. Bu anlamda Hatti inancı ve o inancın oluşturduğu tanrı ve tanrıçalar Hititlerin de Panteonunu içinde yerini almışlardır. Hattiler de güneş tanrısı Arrina, fırtına tanrısı Taru, Tarım ve Bereket Tanrısı Telepinu vs. gibi tanrılar Hitit panteonunda da yer almışlardır.
“Hattiler hayvan biçimli tanrılar kültünü geliştirmişlerdir. Bu bağlamda en önemli tanrı figürü Güneşi simgeleyen Boğa olmuştur.” (https://ankara.ktb.gov.tr/TR-153195/hatti-aniti.html). Ayrıca geyik de “kötü ruhlardan korumanın” simgesi olarak, bu kültün içinde önemli bir yer tutmuştur.
Neolitik çağla birlikte, Çatalhöyük’te ilk kez ekip-biçmenin başlamasıyla, boğanın da evcilleşmesi (yaklaşık 4500-5000 yıl önce) ve boğanın çok güçlü bir hayvan olması, onu zaman içinde kutsal bir varlığa taşımıştır. Boğanın boynuzları gücü temsil eden bir inanca dönüşmüştür. Hatta boğaya, dünyanın taşıyıcısı olarak da inanılmıştır. “Dünya öküzün iki boynuzu arasındadır” deyimi bu inancın bir yansımasıdır.
HİTİTLER
Anadolu’da ilk kurulan devlettir. İ.Ö. 2000 dolaylarında Anadolu’ya yerleştikleri tahmin edilmektedir. “Mezopotamya uygarlığın dinini ve düşüncesini benimsemişlerdi.” (Alaeddin Şenel, Siyasal Düşünceler Tarihi, Bilim ve Sanat Yay.1996, s. 78). Hitit öncesi Anadolu’da değişik halkların yaşadıkları da bir gerçeklik olarak ortaya çıkmaktadır. “Hititlerle Hurriler, İ.Ö.2000 yılında iki ayrı halk olarak Yakındoğu tarihinde önemli bir yer tuttular.” (Abdullah Rıza Ergüven, Berfin Yas. 2000, s. 55) Luviler ve Hattiler, Hitit öncesi Anadolu uygarlığının en önemli iki topluluğu olarak gözükmektedir.
İnsanı besleyen her besin maddesi Hattiler ve Hititler için kutsaldı. Özellikle en temel besin maddesi olan “buğday” kutsanmıştı, bir tek tanesi yere düşse, onu alıp öper, en yüksek yere koyar.
“Hititlerin birçok yerel dinleri vardı. Her birinin de ayrı ayrı tanrıları bulunmaktaydı./. Hurriler de kendi tanrılarına, özdeş zamanda Sümer-Akad tanrılarına tapıyorlar, böylece Hitit tapınağı (Panteonu) oluşuyordu. (Hitit tapınağında en önemli tanrı Arinna’ydı. Arinna güneş tanrıçasıydı. Hurrice adı Teshup’tu. Tesup göğün kralı ve “Hitit Ülkesinin Efendisi” ydi. Onun kutsal hayvanı Boğa’ydı. “(Abdullah Rıza Ergüven, Tanrıları Nasıl Yarattık, Berfin Yay. 2000, s.59).
Hititlerin ilk Tanrıçası Kubaba, daha sonra ana tanrıça Kybele’dir. Doğurgan, besleyen, koruyan ana tanrıçaydı
“Anadolu inançları bir bütünlük içinde doğadan, doğa olaylarından fışkıran varlıklardır. Anadolu inançlarının özü genellikle tarımla ilgili inançlardır. “(Eyuboğlu, s.48). Bu bağlamda, ekim, biçim, hasat kaldırma, vs. gibi döngüsel üretim zaman skalasını gökyüzünde gelişen mevsimsel olaylarla, yıldız görünümleriyle, güneşi ve ayın hareketiyle gözlemleyen kadim dönemi Anadolu insanı, inanç öğelerini de bu gerçeklik üzerine kurmuşlardır.
“Hititlerde tanrı efendiyi, insan da köle, nitekim Kral Mursil’in Veba Yalvarısı’ndan bu kolayca anlaşılıyor:
“…Suçlu görüyorsun bu yüzden bizi,
Hiçbir şeyimiz doğru değil sana göre”. Burada tanrıya bir serzeniş olduğu ve tanrıların her zaman insanları suçlu gördüğü ortaya çıkmaktadır. “Ergüven, age, s. 62)
Hititler evreni gök, yer ve okyanus olarak üç bölüme ayırmışlar ve tanrılar kendilerini güneş
Ekin ekme, yaylalara çıkma, ekin biçme, koç katılımı… gibi üretim zamanları her zaman gök olaylarıyla ilişkilendirilmiştir. Bu anlamda gece karanlığını aydınlığa çeviren Ay, Anadolu insanı için önemli bir gök varlığı olmuştur. Ay’ın evreleri insanın ilgisini çekmiş ve her bir evrenin doğaya değişik etkiler yaptıklarına inanmışlardır. Ay, doğuyor, değişik sürelerde, farklı biçimlere giriyor, batıyor ve yeniden doğuyor. Bu durum, insanların zihninde doğum-ölüm döngüsünü ve inancını doğurmuştur.
Karanlık, cinlerin, perilerin barındıkları ortamlardır. İnanca göre, karanlıkta saklanan cinler, kötücül ruhlar… insanlara zarar vermek için ortaya çıkarlar ama Ay doğrunca tüm kötücül ruhlar kaçarlar. Bu anlamda da Ay, karanlığı yenen ve kötü ruhları kaçıran gök varlığı olarak görülmüş ve Ay bazen tanrı ve bazen de tanrıça olarak görülmüştür.
Güneş, dünyaya hayat veren gök varlığıdır. Kadim dönemi insanları güneşin dünya için, insanlık için ne kadar önemli olduğunu fark etmişler ve güneşi tanrı veya bazen de tanrıça olarak inanmışlar ve güneşe her zaman saygı göstermişler, kurbanlar kesmişler ve tapınak yapmışlardır. Kilden, balçıktan yaptıkları figürlerde güneşe olan bağlılıklarını ortaya koymuşlardır.
Anadolu insanı yılanla ilgili de inançlar geliştirmiştir. Yılandan hem korkulmuş ve hem de saygı gösterilmiştir. “Hititlerde İlluyanka adı verilen büyük bir yılan inancı vardı. Yılanların kimi uğurlu, kimi uğursuz sayılmıştır. Genellikle “anyona” adı verilen ev yılanı uğursuz sayılmamıştır.” (Eyuboğlu, afet. 77). Yılan tüm ezoterik inançlarda ve öğretide, yaşamın döngüsünü, yeniden doğuşu simgeler. Anadolu insanınında da bu inanç bulunmaktadır.
Hititlerde ateş kutsaldır. Ateşe tükürmek, tırnak atmak, su dökmek uğursuzluk sayılmıştır. (Eyuboğlu, age. 82). Ateşin kutsallığı her inançta görülmüştür. Özellikle Zerdüşt inancında da ateş kutsaldır. Evlerde, yanan ocağın ateşi söndürülmez. Ateşi sönen evde uğursuzluk olacağı inancı vardır.
Yıldız inancı da Anadolu’da çok önemli bir yer tutar. Yıldızlar gökyüzünde parlayan ve dünyaya ışık salan gök cisimleri olarak görülmüşlerdir. Özellikle “yıldız kayması” (meteorun dünya atmosferine çarpıp ışın yayınlaması) inancı önemli bir yer tutmuştur. İnanca göre dünyada yaşayan her insanın gökyüzünde bir yıldızı vardır ve bir insan öldüğünde onun yıldızı da düşer. Bu inanç Anadolu’da yaşatılmıştır. Günümüzde de birçok yerde etkisini sürdürmektedir.
Commentaires