BİR ÇELEBİ OZAN DERVİŞ KEMAL
- sulzam1956
- 23 Nis
- 3 dakikada okunur

Asıl adı Kemal Özcan olan ozanımız, 1930 yılında Dimetoka’ya bağlı Babalar Köyü’nde dünyaya gelmiştir. Baskılar nedeniyle ailesi, aynı yıl içinde Türkiye’ye gelmişler ve Edirne’nin Uzunköprü İlçesi’ne yerleşmişlerdir. Derviş Kemal yaşamı boyunca burada yaşamıştır. Aile olarak yoksulluk çekmişler, kendilerine tahsis edilen çok az toprakla tarımla uğraşmışlar ve bir zaman babası Tekel’de iş bularak hayatlarını düzene sokmuşlar.
1937 yılında İlkokula başlamış, 1942 yılında mezun olmuş ve evin ekonomisine yardımcı olmak amacıyla kendisi de tarlada çalışmaya başlamıştır. 1950 yılında askere gitmiş, askerliği sırasında “yazıcılık” yapmış ve “yazıcılık” hayatını değiştirmiş ve asker sonrası noterlikte iş bulmasını sağlamıştır. 1955 yılındaysa Uzunköprü Adliyesi Sulh Ceza Mahkemesi’nde “yazman” olarak işe başlamıştır. Burada 1983 yılında emekli olmuş ve yaşamını burada sürdürmüştür.
Kemal Özcan, 15 yaşından itibaren şiirler yazmaya başlamış ve şiirlerinde “Derviş” önekini isminin önüne ekleyerek “Derviş Kemal” mahlasını kullanmıştır. Çok iyi keman çalan Derviş Kemal, “sessiz toplumun ve doğanın konuşan dili olmuştur.”
20. Yüzyılın etkin ozanlarından biri olan Derviş Kemal, ismi gibi bir “derviş” olmasını bilmiş ve bir “çelebi” gibi yaşamış olan bir ozandır.
Derviş Kemal,
“Bütün sırlar meydandaymış
Cennet, tamu cihandaymış
Meğer her şey insandaymış
Onun için kula geldim” diyen ve bir derviş gibi, inandığı değerlere bağlı kalan, yolunu-erkanını süren, bir Bektaşi ozanıdır.
Derviş Kemal,
"Kişide cehalet varsa
Özü bozuk, kafa darsa
Bir çeşmede kırk yıl yansa
Delik testi dolmaz imiş” diyen ve ismi gibi, kâmil, olgun, nefsini eğitmiş, gözü-gönlü tok, paylaşmasını bilen, düşüncelerini, görüşlerini bir eğitmen gibi sunan, bilgili bir çelebi ozandır.
Derviş Kemal,
“Ensesinden teri akan
İnsan kılığından çıkan
Ocağında tezek yakan
İnsanların ozanıyım.
Halkı için derde giren
Her çileye göğüs geren
İnsanlığa hizmet veren
İnsanların ozanıyım “diyen ve zamanın ruhunu yansıtan,
toplumsal değerleri güçlü dizelerle dile getiren çağdaş bir ozandır
Derviş Kemal, duruşunu, tarafını, dünya görüşünü ortaya koyarak her zaman üretenden, emekçilerden, halktan, ezilenden, çile çekenlerden yana olduğunu; esas olanın insanlığa hizmet olduğunu ve bu bağlam da gerçek bir ozanın da emekçiden, çalışandan, işçiden, üretenden, ezilenden, halktan yana olması gerektiğini belirtmiştir.
Ozan bir başka dörtlüğünde şöyle der:
“Derviş KEMAL, özü ile
Hakk’ı gördü gözü ile
Sazı ile sözü ile
Ozanlar savaşta gerek”
Ozan, kimsenin göremediğini görendir. Gözü ile algılayıp, özü ile kavrayan, şekle aldanmayan, her şeyi bütünselliği içinde değerlendiren, oluşla-sonuç arasında bağıntı burabilen ve bu bağlam da her şeyin içinde gerçeği (özü, Hakk’ı) görebilen insandır. Ozanlar, ulaştıkları gerçekleri halka açıklamalıdır. Bunu yapamayan bir insan gerçek anlam da bir ozan olamaz. Çünkü ozan, bedel ödemeyi göze alabilen kişidir. Derviş Kemal’de bu gerçekliğe vurgu yapmıştır. Bu anlamda bir ozan olarak, bildiklerini açıkça dile getirmekten çekinmemiştir.
Derviş Kemal, bir başka dörtlüğünde de şöyle demiştir:
“Kim nerede çıkmaz yola daldıysa
Kim ne zaman kul hakkını çaldıysa
Kim ne biçim kimden rüşvet aldıysa
Hemen görür ozanların gözleri”
Bu dizeler, ozanın hangi özellikleri taşıdığını ortaya koyan dizelerdir. Ozan, zorda kalanlara çözüm üreten, çıkmaz yola girenlere gerçek yolu gösteren, haksızlığa uğrayanların sözcüsü olan vs. bir öncü kişidir. Gerçek ozan, her zaman haklıdan, adaletten, özgürlükten, dayanışmadan vs. yanadır. Zalimlere, rüşvetçilere, rantiyecilere, rüşvetçilere vs. karşıdır. Derviş Kemal’de bu özellikleri taşıyan bir ozandır.
“İnsana ne gerekliyse
Vardır bizim yolumuzda
Kişi Hakk’a hevesliyse
Vardır bizim yolumuzda”
Alevilik-Bektaşilik taşıdığı değerlerle, evrenselliği içinde barındıran bir yoldur. Öğretisinin ve inancının bütün değerlerini “sevgi” üzerine kuran bu inanç, “yetmiş iki millete aynı nazarda bakmayı” hedef kılmıştır. Bu anlamda Alevilik-Bektaşilik, insanı yücelten, ona değer veren, insanı üstün değerlerle buluşmasının formülünü “kâmil-insan” kuramıyla ortaya koymuş olan ve “insanı seven, Tanrı’yı da sever diyen”, bir felsefi/inançtır. Ozan da bu gerçekliğe vurgu yaparak, “Tanrı’ya varmak isteyen, bizim yolumuza gelsin; çünkü Tanrı’ya ancak sevgiyle varılabilir” demektedir.
“Mutluyum mürşit-i kâmile erdim
Huzurda insanlık ikrarı verdim
Ateşe konulmuş potaya girdim
Nefsimi erittim Ayin-i Cem de”
Ozan, bilgelerin ortaya koyduğu değerleri edinerek, onların verdiği besinle insan olmanın bilincine erdiğini ve olgunlaştığını belirtmektedir. Girdiği yolun, ateşin içine girmiş gibi insanı etkilediğini ve bu yolun çok zor bir yol olduğunu vurgulayan ozan, bu yolun edep ve erkânını edinerek nefsini eğittiğini ve bunun da “insanlaşma” yönünden çok önemli bir aşama olduğunu belirtmektedir. Bu durumun kendisini çok mutlu ettiğini söylemektedir.
25 Nisan 2015 günü Hakk’a yürüyen, geldiği kaynakla buluşan ve bulunduğu konumdan, bir başka boyuta ulaşan Derviş Kemal, yaşadığı dönemde insanlığa ışık saçarak, bu hayattan ayrılmıştır.
Hakk’la buluşmasının 10. yılında bu değerli ozanımızı saygıyla anıyorum.
Kaynak:
-Haz. Kılavuz Bakır; Derviş Kemal Şiirler, Şah Nefesi; Alev Yay. 2012
-Süleyman Zaman; Derviş Kemal Özcan, Yaşamı, Şiirlerinden örneklerle dünya görüşü Uzunköprü Bld. 2017
Comentários