HAK VE HAKLA BULUŞMA
- sulzam1956
- 30 Mar
- 3 dakikada okunur

Bütün evrende “yok” diye bir şey yoktur. Sadece oluş ve varlık vardır. Yokluk olarak gördüğümüz her boşluk da “boş” değildir. Boşluk enerjiyle, atomlarla, atom altı parçacıklarla ve alanlarla doludur. Bizler üç boyutlu bir evrende yaşıyoruz. Oysa ünlü fizikçi Hawking’e göre 11 boyutlu bir evrenin içindeyiz. Bizler üç boyut dışından kalan diğer boyuttaki varlıkları, oluşları, değişim ve dönüşümleri, dalga ve parçacık boyutlarını göremiyoruz. Biz görmesek de onlar var… Biz onları “yok” olarak değerlendirsek de gerçeklik değişmiyor. Evrende tek bir gerçek var, her şey, her an değişmekte ve dönüşmektedir. Bu da evrende doğasal oluşun sonsuzca olduğunu ve doğada “ölümün” olmadığını ortaya koymaktadır.
Alevi inancında ve öğretisinde de “ölüm” inancı yoktur.
Alevilik, bir doğa inancıdır ve panteist bir düşünceyi savunur. Buna göre doğanın dışında bir gerçeklik yoktur. Bundan dolayı, her var olan “bir vardan” gelmiştir ve mutlak anlamda “yokluk” olmadığından var olan varlığını sona erdirdiğinde, bu kez de bir başka var olana geçmektedir.
Alevilikte Tanrı “gizli hazinedir ve her "potansiyel alan" tanrısal bir anlam içerir”.
Dolaysıyla Tanrı her şeyin ondan çıktığı temel hazinedir. Bir şey varlaştığında yani eyleme geçip bedenleştiğinde Hakk olur. Tanrı, olma anlamında nötrse, Hakk devinim halinde bulunan, olan, yani eylemselliktir.
Rıza Tevfik bir dörtlüğünde şöyle demiş:
Gel derviş gel hele yabana gitme
Her ne arar isen inan sendedir
Beyhude nefsine eziyet etme
Kâbe ise maksudun Rahman sendedir (Hasan Güneş; Quantum ve Alevilik, Su Yay.2019, s.17.
Bu dizeler, doğacı panteizmi ortaya koymaktadır. Ozana göre, “Her şey her şeyin içindedir ve Tanrı da her şeyin içinde gizlidir.” Bu düşünce Aleviliğin temel görüşü ve düşüncesidir.
Kaygusuz Abdal demiş ki:
“Sana âlem görünen
Hakikatte Allah’tır
Allah birdir vallahi
Sanma ki birkaç ola”
Yaşam hiçbir zaman son bulmaz. Evrende sürekli var oluş geçerlidir. Her an sonsuzca oluşlar gerçekleşmektedir.
Doğada eylemsiz hiçbir şey olmadığından “varlık bulmuş olan bir nesne, kendisini eylemli kılan enerjisi bittiğinde”, bir başka boyuta geçer yani Hakk’la buluşur.
Parmindes’e göre “Yalnız var olan vardır. Her şey Bir’in içindedir. Bir birliktir. Kendi içine kapalıdır. Doğmamıştır, değişmez., bölünmez; var olmayan yoktur ve düşünülemez. (Prof. Macit Gökberk, Felsefe Tarihi, Remzi Kit. 1985, s.31)
Buna göre tüm evreni veya doğayı var kılan enerji asla yok olmaz, yalnızca dönüşür. Enerji kavramı ortaya konmadan önce insanlar bunun adına “ruh” demişlerdir. Thomas Young (1773-1829), 1802'de modern anlamda "enerji" terimini kullanan ilk kişi olmuştur. https://tr.wikipedia.org/wiki/Enerji_tarihi.
Bir anlamda “ruh” kavramına, bugünün diliyle söylersek bunun adına “enerji” diyebiliriz. Einstein’in E=mc2 formülü ile enerjinin kütleye eşit olduğunu ortaya koymuştur. (Prof. Kerem Cankoçak, Cern ve Büyük Patlama, Asi Kitap, 2019, s. 66)
Her şey enerjiden oluşmuştur ve enerji, devinim sağlayan güçtür. Her şey yine enerjiye dönüşecektir. Bunun Alevilikteki karşılığı “Ölür ise ten ölür/Canlar ölesi değil” diyen Yunus Emre’nin ortaya koyduğu evrensel dönüşümü içeren dizeleridir. Batıni anlamdaki kavramı ise Tenasüh inancıdır. “Ya bir ceylan canda ya da çiçekte/Dönüşerek başka şekil gelirim” diyen Mahzuni Şerif’in dizeleri de tenasüh inancını yansıtan çok önemli dizelerdir.
Doğada “Entropi Yasası” vardır. Entropi, bir kapalı sistemde veya bir bedende “düzensizliğin artması” anlamına gelir. Bu bağlamda bir bedende düzensizlik arttıkça o beden süreç içinde enerjisini bitirir ve düzensizliğe dönüşür ve işlevselliğini yitirir.
Her beden kapalı bir sistemdir ve dışarıdan enerji almadıkça dirimselliğini sürdüremez. Ama ne olursa olsun, bir beden dışarıdan enerji alsa da hücrelerin bozunumu duramaz ve hücreler arası enerji sağlanamadığında bedenin dirimselliği veya bütünselliği sona erer. Buna genel anlamda “ölüm” denmiştir. Ama Alevi bilgeleri bunun bir ölüm olmadığını, ölüm denilen şeyin esasında bir boyuttan bir başka boyuta geçiş olduğunu belirterek, buna “don değiştirme, kalıbı dinlendirme, Hakk ile bir olma, Ana kaynağına dönme, Sevgiliyle buluşma vs.” gibi terimler kullanmışlardır.
Bu terimlerin her biri, doğa dışında bir gerçekliği kabul etmeme anlamına gelmektedir.
Bilimsel anlamda şu da bir gerçek ki, evreni var kılan atomların hiçbiri asla yok olmaz. Dolaysıyla bizim de bedenimizi, bütünsel yapımızı oluşturan atomlarımız da yok olmaz. İşte asla yok olmayan bu atomik yapıya Hakk diyoruz. Bu anlamda var olanın ve var bulunanın ana kaynağı olan atomlar ve atom altı parçacıklar Hakk’tır. Hak, ana kaynaktır.
Örneğin, DNA’larımız asla yok olmaz. Nesilden nesile geçer. İnsanın insan, aslanın aslan vs. doğması DNA’lar tarafından sağlanır. Buna da türsel veya DNA ölümsüzlüğü diyebiliriz.
İnsan toplumsal bir varlıktır ve toplumsal değerler üretir. Buna kültür diyoruz. Kültür, insanların ürettiği her şeydir. Ünlü bilgin Dawkins, kültürlerin de “yapı taşlarının olduğunu belirtmiş ve buna “Memetik” demiştir. Dawkins’e göre Memetik, “Birikimli Seçimle” kültürel değerlerin DNA gibi, nesilden nesile aktarılmasıdır. Bu da Kültürel Ölümsüzlüktür.
Dolaysıyla evrende "mutlak" anlamda “yok oluş, yani ölüm” söz konusu değildir.
Alevi inancı ve öğretisi de bu gerçeklik üzerinden gelişmiştir.
Comments