top of page

HIDIRELLEZ

Güncelleme tarihi: 29 Eyl 2024


ree

İnanca göre Hızır, tek değildir. Bununla ilgili halk arasında anllatılan öyküler vardır. Bu öyküler içinde en çok anlatılanlarsa Hıdır ve İlyas’ın bir araya gelmesini anlatan mitolojik öykülerdir. Bu bağlamda, doğanın canlanmasını simgeleyen Hızır, baharın gelmesini simgeleyen Nevruz ve yazın gelmesini simgeleyense Hıdırellez öyküleri birbirine bağlı olarak anlatılır.

   Doğanın bir doğrultusu, gelişimi ve dönüşümü var. Doğada hiçbir şey gelişigüzel hareket etmez. Her olayın, her olgunun bir yasası bulunmaktadır. İşte doğadaki bu doğrultulardan veya şaşmaz yasalardan birisi de mevsimlerin dönüşümüdür. Söz konusu mevsimsel dönüşümler içinde, insanı en çok etkileyense bahar mevsimi olmuştur. Doğayı gözlemleyen kadim dönemi insanları doğanın da yorulduğunu ve belirli dönemlerde dinlenceye geçtiğini vs. düşünmüşlerdir. Bu bağlamda doğanın kış aylarında dinlendiğine inanmışlardır. Burada da analoji yaparak neden-sonuç bağıntısını kurmuşlar ve nasıl ki her dinlencenin sonucunda yine devinim başlıyorsa doğanın da dinlenceden sonra devinime geçmesi gerektiğini düşünmüşlerdir. Dolaysıyla kışın dinlenen doğanın, döngüsel olarak bir süreçten itibaren eyleme geçmesini ve yeni bir döngüyü başlatmasını zorunlu olarak görmüşlerdir. Ama bu döngüyü başlatan görünmez güçlere de inanmışlardır. Kimileri de buna “Hızır” demişlerdir.

   Oysa bugün biliyoruz ki bu tamamen doğa yasalarının bir sonucudur ve mevsimler doğal yasalarla oluşur. Bu tamamen güneş ışınlarının dünyaya geliş açılarının oluşturduğu atmosferik hareketlerin sonucudur. Yine aynı yasa ve doğrultu, baharın içinden yaza, yazın içinden sonbahara ve sonbahar içinden de kışa dönüşüm gerçekleşir. Kıştan sonra gelen mevsimse ilkbahardır.

  İlkbahar, yemyeşil doğa demektir. Yeşil hayat demek, doğum, canlanmak, yenilenmek, ürün vs. demektir. Baharın gelişi, karakışın ortasında, şubatın 15’inden itibaren, an içinde beliren ilk kıvılcımın itici gücüyle oluşan, atmosferik değişimlerle başlar. Buna göre, 15 Şubat’tan sonra, dört öğe de değişimler oluşur. İlk önce dört öğenin en itici ve eyleme dönüştürücüsü olan ateş (ısı), harekete geçer ve enerji değişimi gerçekleşir ve bu değişim soğuğu yavaş yavaş etkisiz bırakmaya başlar. Ateş (ısı), bir kez devinime geçtikten sonra, artık onun geriye dönmesi olanaksızdır. Bu olgu, her oluş için aynıdır. Esasında olan, doğanın doğrultusu gereğidir. Bunun soncunda ısı, ilk kez havanın (atmosferin) ve sonra da atmosferden (havadan) aşağıya doğru inerek önce suyun; sonra da toprağın ısısını (cemresini) artırır. Dört öğenin itici gücüyle de (ısı (ateş), hava, su ve toprak) uyanır ve koşulların oluşmasıyla da doğa canlanır. Bu koşullar içinde toprak gebe kalır ve ürün vermeye doğru evrilir ve zamanı geldiğinde de doğumunu gerçekleştirir ve ürününü verir. Doğanın verdiği ürünle tüm canlılar ve insanlar beslenirler. İşte doğanın bu döngüsüne akıl erdiremeyen insanlar, birbirine bağımlı ve zincirleme olarak gelişen bu doğasal diyalektiği gerçekleştiren, bir görünmez gücün olduğuna dönük bir inanç geliştirmişlerdir. Halkın inancına göre; havanın, suyun, toprağın ısısını arttırıp, doğayı ürün verecek konuma getiren bir var edici güç bulunmaktadır. Halkın inancına göre, bu görünmez güç Hıdır-İlyas (İlya)’tır.

   Halk, doğanın döngüsü sonucu, kıştan bahara giden sürecin başlangıcını gerçekleştiren ısı artışına cemre demiştir. Buna göre ilk cemre Şubat’ın 15’inde havaya, sonra 25 veya 26 Şubat’ta suya ve daha sonra da 5-6 Mart’taysa toprağa düşer. Bundan sonra da cemrenin yani ısının artışı sürer ve doğa daha da ısınır. Bunun neticesinde, 21 Mart’ta Nevruz gerçekleşir.

   Nevruz, bir anlamda tümlenmeyi; yani hava, su, ateş ve toprağın, bir araya gelmesiyle bir yapı, bir beden veya bir bütün vs. oluşturmayı sağlayan gücü simgeler. İnanca göre 21 Mart’ta yani Nevruz’da toprak veya doğa döllenmiş olur. Halkın inancında bu döllenmeyi sağlayansa Hızır (veya Hıdır) ve Hızır’ın su da ki yardımcısı İlyas’tır.

   İnanca göre “6 Mayıs günü”, Hıdır (Hızır)’la İlyas bir araya gelirler. Bu ikili, bir yıl içinde bir kez buluşurlar ve aynı gün görevlerini yapmak için alanlarına, mekanlarına dönerler. Halkın inancına göre Hıdır (Hızır) ve İlyas’ın bir araya geldiği gün olan 6 Mayıs’ta, Mart’tan itibaren gebe kalan doğa ürünlerini vermeye başlar. Dolayısıyla halkın inancında Hızır ve İlyas, bir araya gelince doğa ürün vermiştir. Bu bağlamda 6 Mayıs, aynı zamanda doğanın ürün veremeye başlamasını ve insanlara sebze-meyve vs. sunmasını sağlayan günü simgelemektedir. İnanca göre Hızır ve İlyas o günü, doğanın ürün vermesini kutlamak ve bunu başarmanın verdiği gururu yaşamak amacıyla bir araya gelmişlerdir.

    Halkın bilincindeki “Hıdırellez söylencesinin” veya öyküsünün özü budur.

Yorumlar


bottom of page