top of page

KURBAN (KUTSAL OLANA BİR CAN SUNUMU) (1)

Güncelleme tarihi: 29 Eyl 2024



  Kurban sözcüğü, Arapça kökenli bir sözcüktür. Kurban, Arapça “Kurb” sözcüğünden türemiştir. Bu sözcük "yaklaşmak", “yakınlık, “yakın bulunmak, “yakın olmak”, “yakınlığı sağlamak” anlamına gelmektedir. (Esat Korkmaz, Ansiklopedik Alevilik-Bektaşilik Terimleri Sözlüğü; Ant Yay. 1994, s. 220). Bu alıntıdan da anlaşılacağı gibi, kurban, bir şeye yakınlaşmak, onu bedenine taşımak, başka bedenlere yakın bulunmak, yakınlık duyduğu kutsal bir varlıkla buluşmak ve onu özünde duyumsamak vs. gibi anlamlar içermektedir.

“Kurban; dini bir emri, bir adağı yerine getirmek için törenle kesilen hayvandır. “(Meydan Larousse Cilt 7 sayfa 1972). Bu bağlamda “kurban” inançsal anlamda, Tanrı’ya, “kutsal olana” yakınlaşmak amacıyla, inancın gereğince, belli günlerde hayvan kesilerek yapılan ibadete denir. Burada esas amaç Tanrı’ya yakın olmaktır. Esasında doğada her şey her şeyi yiyor. Doğa hem üretiyor ve hem de ürettiğiyle besleniyor. Doğanın da canı var… Canı olanın besin alması gerekiyor. Canı olan canını korumak ve yaşatmak istiyor. Bu durumda kendisini korumaya alanın, başka canlar sunması gereklilik olarak ortaya çıkıyor. Bir anlamda kurban “ben kendi canımın yerine, başka canlar sunuyorum” anlamına da gelmektedir. Böylece kurban sunan, kendi canını korumuş oluyor. En son tahlilde denebilir ki, kurban olgusu bu düşünce üzerine kurulmuştur.

           Kurban, tarihsel süreç içinde farklı şekillerde uygulanmıştır. Tarihsel süreç içinde kimi zaman Tanrı’ya farklı yiyecekler sunulmuş ve kimi zaman da hayvanlar kesilmiştir. Semavi (Göksel) dinler de kurban, belirli zamanlarda belirli şartları taşıyan bir hayvanı, usulünce kesmekle yerine getirilir.

Kutsal kitaplardan, arkeolojik kazılardan ve antropolojik araştırmalardan öğrendiğimize göre; insanlık var olduğundan bu yana “güçlü olana” yönelmiş, zarar görmemesi için güçlü gördüğü her neyse ona kurbanlar sunmuştur. Zamanla metafizik tanrıya yönelmiş, bir anlamda aşkın konumda, yani var olanın dışında bulunan, metafizik bir varlığa ilgi duymuş ve bu ilgisini her zaman farklı uygulamalarla ortaya koymuştur.

 Yapılan araştırmaların gösterdiğine göre “uygarlık öncesi” arkaik toplumların tapınaklarının birçoğunda sunaklara rastlanmıştır. Bu sunaklarda kurbanlar sunulmuştur. Bu kurbanlar yüce bir varlığa ve doğaüstü güçlere sunulan kurbanlardı. Bu kurbanlar günümüzde uygulanan “kurban” ın ilk uygulamalarıydı.

  Semavi dinlere göre ise ilk kurban, Âdem Peygamber’in çocukları arasında yaşanmıştır. Buna göre Kabil ve Habil iki kardeştir. Bunlar Âdem ve Havva peygamberin çocuklarıdır. Habil çoban, Kabil ise Çiftçidir. Kabil Tanrı’ya buğday ve meyve adar; Habil ise bir “koyun” kurban eder. Tanrı, Habil’in sunduğu kurbanı kabul eder, Kabil’in sunduklarını ise kabul etmez. Kabil bu olaya çok kızar ve kardeşi Habil’i öldürür.

       Kadim dönemi insanların, doğa olaylarına duydukları hayranlık ve yaşanılan olaylara ve olgulara akıl erdirememezlik insanlar üzerinde büyük etkiler yaratmıştır. Süreç içinde de doğanın yasalarını çözümleyememiş olan insanların da doğal güçleri kutsama güdülerinin geliştiği görülmüştür. Korku ve bilememek, insanları inanca ve kutsamaya yöneltmiştir.

Esasında her bilinmeyen insan düşüncesinde bir boşluk yaratır ve boşluğun bir başka şeyle doldurulması gerekir. Aslında bu olgu doğanın boşluk kabul etmemesinden kaynaklanır. Doğada ve toplumda bir şey eksilirken onun yerini bir başka şey doldurur. Kurbanın da özünde bu vardır.

  İnsanlar her zaman hem gökyüzünü ve hem de yeryüzündeki oluşumları sürekli izlemişlerdir. Doğadaki olayları ve doğal yasaların farkında olmayan ilk çağ insanları; doğal olayların kendilerine zarar verebileceği inancına kapılmışlardır. Oysa doğa, kendi akışı içinde davranmaktadır. Doğanın davranışına anlam katan insandır. Dolayısıyla doğanın görkemi, bilinemez olması, olaylarının farkında olamamak vs. insanları her zaman korkutmuş ve kimi zamanda hayran bırakmıştır. Öyle ki gökyüzündeki yıldızlar, gezegenler, Ay, burçlar, yağmur, kar, rüzgâr, fırtına, yer sarsıntısı, sel, döngüsel olaylar vs. insanları etkileyen en önemli doğa olayları olmuştur. Bu doğal olayların farklı zamanlarda farklı etkinlikte olması da insanları daha da çok korkutur olmuştur. Zamanla insanlar, “acaba bu olumsuzlukların kaynağı bizim yanlış davranışlarımız mıdır? gibi görüş ve düşünceler doğurmuştur.

    Bu bağlamda özet olarak, doğada kendi iradesinin dışında ve kendi gücünün çok çok üstünde olayların olması, insanları korkutmuş ve bu korku, zamanla insanın farklı güçleri kutsallaştırmasına yol açmıştır. İnsanlar, kendilerinden güçlü varlıkların bulunduğunu düşünmüşler ve “o varlıkların” kendilerine zarar vermemesi için onları kızdırmamak gerektiğine inanmışlardır.

İlk insanlar daha çok gökyüzünü gözlemlemişlerdir. Bu insanlar yeryüzünde olup- biten tüm olayları gökyüzünün bilinmeyen bir yerlerinde bulunan üstün güçlerin yönettiğine inanmışlardır. Bunun da çok güçlü nedensellikleri bulunmaktadır. Çünkü, güneş, ay, yıldızlar, şimşek, yıldırım, yağmur, kar, rüzgâr, bulut, vs. gibi tüm olaylar gökyüzünde oluşmaktadır.

 Fırtına, sel, deprem, toprak kayması, toprağın verimsiz olması veya bazen çok fazla ürün vermesi… bunların hepsinin de gökyüzündeki güçlerin isteğiyle oluştuğunu düşünmüşlerdir.

   Örneğin güneş tutulması, insanlar için korkutucu olmuştur. İnsanlar bunu “güneşin kendilerine kızdığı için ışınlarını göndermediğine” inanmışlardır. Bundan dolayı da güneşi kızdırmamak gerektiği sonucuna varmışlardır. Aynı zaman da güneşin kendilerinden “bir şeyler” istediği için ışınlarını dünyaya göndermiyor sanısına da kapılan insanlar ona “bir şeyler” sunmak gereksindiğini düşünmüşlerdir. Bu düşünce zamanla eyleme dönüşmüş ve eyleme dönüşen bu sunağa “kurban” denmiştir.

   İnsanlar, kendilerini cezalandırdıklarına inandıkları bu gök varlıklarına ve bilemedikleri doğal olaylara zamanla kutsallık vererek onlara tanrısallık da yüklemişlerdir. Bu tür zararlı ve yıkıcı olayların bir daha olmaması ve bu olayların kendilerine zarar vermemesi için yalvarı (dua) ve ibadet kültürünü geliştirmişlerdir. Söz konusu bu ibadetlerin en başında ise “kurban” gelmiştir.

   Kurbanda ve ibadetlerde asıl amaç, “yıkıcı, korkutucu ve olumsuz olan doğa olaylarını kendileri için olumluya çevirmektir.” Bu bağlamda, bu olayları var ettiklerine inandıkları soyut varlıkları etkilemek esas olandır.

  Kurban; Tanrı’ya veya bir doğaüstü güce sunulan canlı ya da cansız hediyelerdir. Canın adanması, başka canların yaşaması için, bir canın ilahi güçlere armağan edilmesidir.

    Kurban edilen özellikle bir candır. Eski çağlarda, pagan döneminde, “insan” da kurban edilmiştir. İsminden de belli olacağı gibi çok tanrılı dönemlerde sayısız tanrılar vardı ve bunlara insanlar da kurban ediliyorlardı.

  Kurban neden “can” olarak seçilmiştir?

Çünkü ilk insanlar doğayı toptan canlı olarak görmüşlerdir. Her şeyde canlılık vardı. O halde bir canın yerine bir başka “can”ın Tanrı’ya sunulması o “Can’ı sunanı kurtarıyordu. Esasında Tanrı, doğanın canıdır ve doğaya devinim veren en temel, en öz güçtür. Bu “öz” her şey de bulunur. O halde doğanın canının da beslenmesi gerekir. Doğa beslerken, aynı zamanda beslenmesi de gerekir. Bir anlamda kurban, doğaya sunulan besindir. Çünkü doğa insanı da “yiyerek (ölüm)” beslenmektedir. Belirli bir bilince ulaşan insankızı ve insanoğlu, tarihin belli bir sürecinde, kendi yaşamlarını daha da sürdürebilmek düşüncesiyle kendi yerlerine kendilerinin de beslendiği “besin maddelerini” doğaya sunmuşlardır. Buna da kurban demiştir. “Kurban” sunmaktır.

Kurban aynı zamanda “kötülüğü” iyiliğe çevirmek düşüncesiyle, kötücül ruhları etkilemek ve insana zarar vermesini önlemek inancıyla da ortaya çıkmıştır. Çünkü dünyada ve dolayısıyla toplumda kötülükler yaşanmaktadır. İnanca göre de kötülüğü yapan görünmez güçler vardır. O halde o güçlerin insanlara kötülük yapmaması için onlara kurban vermenin gerekli olduğunu düşünen ve buna inanan insanlar ortaya çıkmıştır. Bu nedenle hem geçmişte ve hem de günümüzde, kötü bir olayla karşılaşan insanlar “kurban” sunmuşlardır. Bu da insanın kendisini koruma güdüsünden ortaya çıkmıştır.

Comments


bottom of page