top of page

LUVİLER

Güncelleme tarihi: 28 Eyl 2024



 

            Luviler, Anadolu’nun kadim topluluğudur. Luviler hakkında çok fazla belge ve bilgi bulunmamaktadır. Luviler hakkındaki bilgiler Hitit Devleti’nin kaynaklarında bulunmaktadır.

            “Hititler aracılığıyla günümüze ulaşan ve Hititçeden farklı, sembolik bir dille yazılmış olan kil tabletlere göre Batı Anadolu kıyılarının en eski yerleşimcileri kendilerine “Luvi” adını vermişler. “Luvi” sözcüğü bu bu halkın dilinde “Işık İnsanları” anlamına gelmekteydi. (Umar Bilge’den aktaran, Cihangir Gener, Ezoterik Batıni Doktrinler Tarihi, 2007, s. 52.)

            Işık, enerjinin görünen yanıdır. Enerji, var bulunanları oluşturan en temel var edici güçtür. Günümüz bilgilerine göre, enerji hem dalga ve hem de parçacık olarak var olmaktadır. Işık, aydınlıktır, görünürlülüktür.

            “1803 yılında Young, ışığın dalgalar halinde yol aldığını, 100 yıl sonra da Einstein, ışığın aynı zamanda parçacık paketleri halinde ilerlediğini ispat etti.” (H.Y alçın İnan, Kozmos’tan Kuantum’a 10-43üncü Saniye’den Bugün’e; 2018, s. 50).

            Bu durumda ışığın, hem dalga ve hem de parçacık boyutuyla hareket ettiğini bilim insanları bize gösterdiler.

            Her şey nasıl ortaya çıktı? “Her şey Büyük Patlama’yla başladı. Büyük Patlama’daki ışınım çok kısa süre içinde madde parçacıklarına dönüşüp, yine çok kısa süre içinde atom-altı parçacıkları oluşturdu. Birkaç yüz bin (tam olarak 380 bin) yıl sonra ilk atomlar meydana geldi.” (Prof. Kerem Cankoçak, Cern ve Büyük Patlama, 2019, s. 13)

            Bu alıntılardan da anlaşılacağı gibi, var bulunan her şey, ışınım olarak görünür olmuştur. Dolayısıyla hepimiz ışığın çocuklarıyız. Işıksa enerjinin bir başka boyutudur. Bu bağlamda her şey ışıksa, o halde “biz” de ışığın çocuklarıyız. Doğal ki kadim dönemi insanları enerji kavramını bilmediklerinden o günün bilgi birikimiyle “ışığı” en temel var edici güç olarak değerlendirmişlerdir.

            Dünyayı aydınlatan, yaşamın en temel itici gücü olan güneş de, ışık olarak dünyamıza gelmektedir. Güneş ışığı ve ışığın var ettiği ısı olmasaydı, bizi var eden hiçbir biyolojik canlı olmayacaktı. O hal de bizler de “Güneşin Çocuklarıyız”.

            Luvilerin kendilerine “Işığın İnsanları” demesi, çok önemlidir. Bu, “ışıktan” geldiklerinin bilincidir.

            “Luvi sözcüğü “Lu ya da Luw” sözcüğünden gelmektedir. “Lu ya da Luw,  Luvi dilinde “Işık, parıltı” anlamına gelmektedir. Luvi sözcüğü Hitit ve Luvi dillerinde “Işık İnsanı” karşılığı olarak kullanılmaktaydı.” (Erdoğan Çınar, Dergah’ın Sırrı, 2011, s. 64, 65).

            Burdan da anlaşılacağı üzere, Luviler, doğanın bir ürünü olduklarını ve güneşin ışığının kendilerini var kıldığını, ışığın parıltı halinde yansıdığını anlamışlar. Bu evrensel bilgiyi edinmişlerdir. Bu durum doğanın dilini anlamak ve onun bir parçası olduğunu kavratmaktır.

            Peki söz konusu Işık İnsanları” kavramı yalnızca Luviler'e mi aittir. Öncesi var mıdır? Bunun yanıtını da Cihangir Gener’in söz konusu kitabında öğreniyoruz. Buna göre öncesi var. Kim bunlar? Cihangir Gener’in Mury Hope (1929-2012)’den aktardığı bilgiye göre: “Güneş Dini’ ne sahip olan Atlantis’in rahipleri arasında bu dinden uzaklaşmışlar ve rahip kastı arasında yozlaşmalar başlayınca, bir süre sonra çok tanrılı inanç gelişmiştir. Ancak Güneş Dini’ ne bağlı az sayıdaki rahipler kendilerine “Işık Rahipleri” diyerek, gizli sırlar perdesi altında dinlerini sürdürmüşlerdir.” (Gener, age, s. 45).

            Bu durumda “Işık İnsanları” tarihsel olarak (20-30) bin yıl öncesine kadar gitmektedir. Kimi araştırıcılar bunun kaynağının “Naacal Öğretisi”ne kadar götürmektedirler. “Naacal Öğretisi, Mu Uygarlığının Naacal Rahipleri tarafından ortaya konmuş olan tek tanrı inancıdır. Bu inanç ta Güneş tapımlıydı ve “Güneşin Oğlu” anlamında Ra-Mu idi. Naacal Dini’ne göre Tanrı Tektir; Ruh ile beden birbirinden ayrıdır. Ruh ölümsüzdür. Ruh, mükemmelliğe ulaşmak için değişik bedenlerde yeniden doğar ve Mükemmelliğe ulaşan ruh, tanrıya döner ve onunla birleşir.” (Gener, s. 25, 29).

            Bu alıntıdan da anlaşılacağı üzere “Işık İnsanları” topluluğu, güneç tapımlı bir topluluk olarak binlerce yıllık bir tarihi süreçten bugüne kadar gelmektedir.

            Luviler, bu topluluğun Anadolu’daki temsilcileri olmuşlardır. Bugün bu topluluğun temsilcileriyse “Alevilerdir”.

            Bu anlamda günümüzde Luviler, Anadolu’nun en çok ilgi çeken topluluğu olmuştur.

            Luvilerin ana tanrıçası Ma’dır.  Gener’e göre “Luviler, Batı Anadolu’ya yerleşen Maya-Atlantis insanlarıdır. Ana tanrıça Ma’da M (mu) A, Atlantik’e gömülmüş olan Atlantis Kıtası’nı sembolize etmektedir. Marmara adı, “Ana tanrıça Ma’nın Denizi” anlamındadır… Bölgedeki en yüksek dağa da “Maya Dağı adını vermişlerdir. En önemli tanrıları Apollon’ dur… Apollon “Işığın Tanrısı” olarak bilinir. Sembolü de güneştir.” (Gener age. s. 53).” 

            Tüm bunlar bize şunu göstermektedir: “Işık İnsanlarının” temel değerlerine bağlı kaldıklarını, kendilerini sembollerle, simgelerle geleceğe taşıdıklarını anlıyoruz.

            Luviler’ de de düalist bir evren algısının oluştuğunu görüyoruz. Diyalektik olarak makro evrende her şey karşıtıyla birlikte varlaşır. Bu durum oluşun temel itici gücüdür. İki karşıt gğç birleşir ve “oluş” gerçekleşir. Bu anlamda Luviler de  “Ma” ve Adra” (Çınar, age.s. 72). Olarak eril ve dişil iki “karşıt güç” düşüncesi gelişmiştir. Buna göre ““Ma” Ana, Adra “erkek” olarak Kutsal İkiliği” oluşturmuştur.” (Çınar, age. s.72)

            Mitolojik olarak “Ma Ana,”, Anadolu’nun doğurgan, besleyen, koruyan vs. anası olmuştur. Ma Ana, daha sonraları Kibele olarak anılmıştır.

            Luviler' de MA-BET; MA’nın evi anlamına gelmekteydi.

            Luviler, dağa, taşa, suya, toprağa, dağa vs. tanrısallık yüklemişlerdi. Kadim dönemi insanları doğaya kutsallık yükleyerek, doğanın gücüne saygı göstermiş ve doğayı tanrısallaştırmışlardı. Güçlü olan doğanın kendilerine zarar vermemeleri için de onlara tapındılar. Tanrılara, tanrıçalara heykeller, tapınaklar, resimler vs. yaptılar.

            “Luviler, yeniden doğuşa inanıyorlardı, En gelişmiş meslekleri yapı işçiliğidir. Bilinen en eski duvar örme tekniği onlara aittir. Suda yüzen tuğlaları çok ünlüdür…” (Gener, age.s. 53). Bu da gösteriyor ki, Luviler, yerleşik düzene geçişin göstergesi olan tuğladan evler yapmışlar ve birlikte yaşamanın koşullarını yaratmışlardır.

            Luviler ’in en büyük tanrısı Fırtına tanrısı olan Tarhunt’tu.  Ma, ana tanrıçaydı ve doğurganlığıyla tüm tanrıların anasıydı. Arma, Ay tanrısıydı. Karanlığı aydınlığa çeviren bir güce sahipti. Tirat, güneş tanrısıydı.

            Luvilerin inancı, kendisinden gelen tüm toplulukları etkiledi.

 

                     

Comments


bottom of page