MAHZUNİ ŞERİF ve OZANLIK
- sulzam1956
- 15 May
- 5 dakikada okunur

Bilindiği gibi Anadolu’muz binlerce yıl insanlığın bir ekin (kültür) merkezi olmuştur. “En eski tarihi, en eski geçmişi, en eski uygarlıklarıyla bir bölünmez bütündür Anadolu. Hangi taşı kaldırsanız altında bu toprağın en eski yerlerinden kalma bir yaratma ürünü, bir başarı kalıntısı, bir düşünce belgesi bulursunuz. Bu varlıklar, bu kalıntı niteliği taşıyan buluntular Anadolu'nun gerçek tarihi belgeleri, kanıtlarıdır bizim için.” (İsmet Zeki Eyüboğlu; Anadolu İnançları, Anadolu Mitolojisi Geçit Kitapları 1987 Bas. Sayfa 30) . Eyuboğlu'nun da belirttiği gibi Anadolu uygarlıkların odak noktasıdır. İnsanlığın en zengin kültürel malzemesi bu topraklardadır. Hemen her görüş, her inanç bu topraklarda yaşamıştır. Yine hemen her görüşün her inancın kalıtını taşıyan mabetleri, kervansarayları, dinsel ibadet yerleri, tarihi yolları, köprüleri, sarayları, kümbetleri,...bg. Vardır.
Anadolu, ismi gibi davranmış ve bu topraklar üzerinde yaşayan herkesi bağrına basmış, beslenmiş, kormuş, kollamış ve bir ana gibi sevmiş. Onlarca uygarlık gelip-geçmiş. Her gelen çok değerli birikimler bırakmış. Her önce gelen sonra geleni beslemiş. Kendisini sonrakine katmış, sonar gelen de öncekinden beslenmiş. Sonunda kendisine özgü bir “Anadolu Uygarlığı” ortaya çıkmıştır. Bu topraklar çok önemli bir kültürel birikime sahip olmuştur.
İşte halk ozanlarını besleyen kaynak bu bitmez-tükenmez kültürel birikim, bu ekinsel zenginliktir.
Mahzuni Şerif’te bu çeşmeden beslenmiştir. Mahzuni, 20. yüzyıl da “halkın ortak hafızasını yansıtan, sessiz halkın sesi olan” ve bu yüzyıla damgasını vurmuş olan halk ozanlarından birisidir.
Halk ozanı, halkın değer yargılarını, yaşamdaki sınıfsal çelişkileri, yaşadıkları bölgenin coğrafik koşullarını, doğa olaylarını, halkın uğradığı felaketlerini, halkın sevinçlerini, üzüntülerini, acılarını, kederlerini, yoksulluklarını, varsıllıklarını, korkularını, savaşlarını vs. olguları ve olayları en ince duygularla estetik değerler de katarak, anlatan halk bilimi insanlarıdır.
Bu tanımdan hareketle Mahzuni’nin ozan kimliğine baktığımızda onun yukarı da yaptığım tanıma uyan bir yapıya sahip olduğunu görürüz.
Mahzuni Şerif’in yaşam görüşünü, dünyaya, evrene, topluma ve insana bakışını; dünyayı, evreni, toplumu ve insanı yorumlayışını anlayabilmek için, Onun eserlerine, şiirlerine ve yorumlarına bakmak gerekiyor. Mahzuni’nin eserlerini incelediğimizde hümanist anlayışın onun en belirgin yönünü oluşturduğunu görürüz. Yine Alevi-Bektaşi tasavvufunun en temel öğelerini onun şiirlerinde bulmak olasıdır. Nefesleri, deyişleri, düvazleri bulunan ozanın şathiyeleri de bulunmaktadır.
Mahzuni Şerif’in en çok öne çıkan yanı onun toplumculuğudur. Bilime, akla, çağdaş değerlere olan bağlılığı ve O’nu çağının tanığı yapmıştır.
Mahzuni, yaşadığı topraklara büyü bir sevgi beslemiştir. O, bir ozan duyarlılığıyla vatanını, insanlarını, dostlarını... çok sevmiştir...
O, dizelerinde insan sevgisini evrenselliğe taşımış ve dünya ölçeğinde tüm insanlara sevgi beslemiştir.
Doğaya uyumlu yaşamış, doğayı korumuş ve doğayı betimleyen birçok dizelere imza atmıştır.
O, insanı yüceltecek ve insanı insan kılacak değerleri öne çıkarmış ve söz konusu değerleri savunduğu içinde yargılanmış ve bedel ödemiştir.
Mahzuni Şerif “Ben ne söylediysem onların toplamıyım” diyerek, “bütüncül” bir duruş ortaya koymuştur.
Mahzuni Şerif; Alevi- Bektaşi; Sosyalist, demokrat, laik, çağdaş, hümanist ve aynı zamanda yurduna aşık ve bu değerlere gönülden bağlı, özgürlükten, bağımsızlıktan, yoksullardan, mazlumlardan, ezilenlerden vs. yana bir duruş sergileyen, eserlerinin özünü bu değerlerle donatan bir halk bilgesidir.
Mahzuni biraz Yunus EMRE; biraz NESİMİ, biraz, Pir SULTAN; biraz KARACAOĞLAN, biraz Âşık VEYSEL’ vs. ’dir.
Mahzuni, Yunus gibi hümanist, Karacaoğlan gibi sevili, Pir Sultan gibi başkaldırıcı, Nesimi gibi sorgulayıcı, Veysel gibi doğacı vs. dir.
Mahzuni’nin en önemli özelliği, çok yönlü bir ozan olmasıdır. Öyle ki, zamanın ruhuna uygun dizeler yazmış ve hemen her konuda eserler üretmiştir.
Betimlemeleri, alegorileri, hicivleri, ironik söylemeleri, vs. olan bir ozandır Mahzuni…
Ozanınız zaman gelir:
“Hesap edilip hak alınsın/ Kavgalar hep, lafta kalsın/Kaygusuz bir devlet baki/ başımıza var edilsin/ diyerek başkaldırır. Pir Sultan olur.
Zaman gelir “Adem ile Havva vücut bulurken/ Cennet miyim, Şeytan mıyım ben neyim? diye sorgular ve Nesimi olur.
Zaman gelir “Aşk şarabın doya, doya/ Sundun, sundum içemedim "der. Karacaoğlan olur.
Zaman gelir “Bahar gelip, lale sümbül açınca/ Boz bulanır ehli söker yaylalar” diyerek Veysel olur.
Zaman gelir, “Ben insanlar değerini ölçemem/ Doğu-Batı-Gavur- Müslim bir bana/ der Yunus olur…
Zaman gelir, baskı ve işkence görenlerin, asılan gençlerin, yoksulların, emekçilerin sesi olur ve “Erim, Erim Eriyesin” “Elem Geldi”, “Yiğitler, “Amerika Katil”, “Bizim Be”, “Ambargo Mambargo Dinleme Gardaş”, “Yuh Yuh”, Sınıfsız Okul” vs. gibi sessiz toplumun sesi olur vs.
Zaman gelir, “karıncaların bile vatanı vardır/bilin ki dünyada ben vatanlıyım” diyerek, mekân-zaman birlikteliğini, yerel-evrensel bağıntısını, her nesnenin vücut bulduğu mekanlarının olduğunu, bu bağlamda her insanının da doğduğu, yaşadığı, beslendiği mekanlarının bulunduğunu ve dolayısıyla evrende ve dünyada yaşayan veya var bulunan her şeyin bir vatanlarının olduğunu, bu bağlamda kendisinin de bir vatanının olduğunu belirtmiş ve yaşadığı vatanını çok sevdiğini dile getirmiştir. Kalbimizin, gözümüzün vs. bile konumlandıkları yer bakımıyla da vatanlarının olduğu da bir gerçektir.
Yine zaman gelir:
Ey Mahzuni Kan kalesin, yık da tarumar eyle
Tahammül bir Zülfükardır, kullanan Merdan’ımış
Eğer goncayı seversen, durma ahu zar eyle
Bülbülü bülbül eyleyen, dil ile efkan imiş” diyerek bâtıni düşüncenin en derin algılarını dizelerine yansıtır.
Zaman gelir:
“Sıvı idim katılaştım şey oldum
Cisim buldum et kemikli tüy oldum
İnsan oldum köle oldum, bey oldum
Nice sene yaratıldım, çürüdüm” diyerek, bilimsel bir dil kullanır ve bilime olan güveni ortaya koyar.
Mahzuni çok yönlü bir ozandır. Bu yönü O’nu evrenselleştiren yanıdır.
Mahzuni Şerif, gelenekten beslenen, ama çağdaş değerlerle donanmış ve geleneğin üzerine çağdaş değerleri katarak gelenekten sıyrılabilmiş ender ozanlarımızdan birisidir.
Gerek saz çalma tekniği gerek müziğindeki tonlama ve tını gerek sözlerinde ki felsefi içerik ve gerekse yaşamda ki duruşuyla O, çağdaş bir ozan olmayı bilmiştir.
Mahzuni, ürettikleriyle bugünü değil, gelecek çağlarda da insanların bilincini uyaracak olan ve bu anlamda çağını aşan bir ozandır. O, ürettikleriyle ölümsüzleşmiştir.
Mahzuni Şerif, toplumcu gerçekçi ozanlarından birisidir. Bir filozof derinliğinde ki söylemleri ve haksızlığa başkaldıran duruşuyla zamanın Pir Sultan’ı olarak anılmayı hak eden bir ozan olmuştur.
Mahzuni, söylemleri zor olan ama eserlerini halkın anlayacağı bir dille söyleyen bir halk ozanımızdır.
En genel anlamda Mahzuni Şerif’in şiirlerine bakıldığında, O’nun söylemlerinin, “sığlıktan uzak, bilinç açıcı, duyguları uyarıcı ve doyurucu, yol gösterici, düşündürücü, lirik, gerçekçi, isyancı, ironik, itirazcı ve retçi, akılcı, toplumcu, devrimci” vs. olduğunu söylemek hiç de abartı değildir.
Sonuç olarak Mahzuni Şerif:
“-Çağdaş,
-Halkının dilini anlaşılır bir şekilde kullanan,
-Sessiz halkın konuşan dili, gören gözü, ortak değerleri yansıtan sözcüsü,
-Sevgiyi temel alan hümanist,
-Sömürüye, baskıya, zamma, zulme karşı çıkan,
-Söylenmesi gerekeni korkusuzca söyleyen,
-Her zaman insanlığın ve halkının yararını gözeten,
-Gericiliğe, kör inançlara karşı cesurca duran,
-Laikliği savunan,
-Özgürlük aşığı,
-Eşitlikten yana,
-Sorgulayan, araştıran, kurgulayan,
-Haksızlığa karşı duran, egemene muhalif olan,
-Protest yanı olan, vs.” Bir filozof ozandı.
Mahzuni gelecek nesillere iyi ve anlamlı eserler bırakmıştır. İsterse herkes ondan bir şeyler alır. Şiirlerinde ki derin felsefi söylem bunun kanıtıdır.
Bir şiirinde şöyle demiş:
İşte geldim gidiyorum
Sen kendinle yaşa dünya
Toprağını kime verdin
Ağalara maşa dünya
Toprağını kime verdin
O beylere maşa dünya
Kimler okuyup kimler yazar
Sen kendine eyle nazar
Verdiğin bir karış mezar
Bana kozun boşa dünya
Verdiğin bir karış mezar
Bana kozun boşa dünya
Seni sevenler körleşir
Bakan Gözler mahmurlaşır
Ezilen bir gün birleşir
Çıkamasın başa dünya
Ezilen bir gün birleşir
Çıkamasın başa dünya
Der Mahzuni ne darımış
Dünyanın çarkı çürümüş
Altında cennet varımış
İşin gücün neşe dünya
Altında cennet varımış
Dünya cennetin varımış
İşin gücün neşe dünya
Şu dizeler de bile, ne çok iletiler var...
Bu değerli ozan Mahzuni Şerif, 17.05.2002 tarihinde Hakk’a yürümüştür. Bedeni toprakla, ruhu, bütüncül enerjiyle buluşmuştur. Ama yaşarken ürettiği eserleri, nefesleri, söylemleri, dizeleri yaşayanları uyarmaya, bilinçleri açmaya devam edecektir.
Yaşayanlar, “sessiz konuma geçmiş olan ve hiçlik konumunda bulunan söz konusu eserleri ve dizeleri” bilince taşıyarak Mahzuni ’ye can olacaklar ve onu yaşatacaklardır… Ve böylece doğasal ölümsüzlükle doğanın canına katılan Mahzuni’nin bedeni, doğada, başka şeylere besin olurken, ruhu da, ortaya koyduğu eserleriyle yaşayanlara kültürel besin olarak dönmektedir ve dönecektir…
Bu dünyadan iyi ki Mahzuni Şerif geçti…
Mahzuni Şerif'in menzili ışıklı, Devr-i Daim olsun…
Hakk’a yürüyüşünün 23.yıldönümünde Mahzuni Şerif’i saygıyla, özlemle ve sevgiyle anıyorum.
Comments