ÜÇ FİDAN ve HIDIRELLEZ
- sulzam1956
- 5 May
- 4 dakikada okunur

6 Mayıs halk deyimiyle Hıdırellez…
Nedir peki Hıdırellez?
Halk inancında, “doğanın canlanmasını, yeniden doğuşu ve “kutsal kurtarıcıyı”; simgeleyen Hızır, doğanın döngüselliği içinde mevsimlerin değişimini ve bu bağlamda baharın gelmesini simgeleyen Nevruz (Newroz) ve yazın gelmesini simgeleyen Hıdrellez öyküleri birbirine bağlı olarak anlatılır.
Doğanın değişimimin insanların belleğinde oluşturduğu önemli günlere verilen isimlerden birisi de Hıdırellez’dir.
Hıdırellez bir anlamda doğasal olayların oluşturduğu toplumsal belleğin ve insana yaşama enerjisi katacak olan gelecek ütopyasının tasarımsal örgüsüdür.
Hıdırellez, insanı insan kılacak olan değerlerin gizlilikten açığa çıkarılması. En güzel insani değerlerin bilinçlerde uyarılması ve doğanın yeniden kendisini üretmesi yani ölümsüzlüğün insan bilincinde kavramsallaşmasıdır…
Hıdırellez, toplumu ve insanı “kurtuluşa taşıyacak” olan değerlerin, toplumsal algıya dönüştürülmesinin ve ortak değerlerle geleceğe taşınmasının simgesidir. Hıdırellez, bu bağlamda, iyiliğin, dayanışmanın, zenginliğin, verimliliğin, barışın ve kardeşliğin imgesel algısı ve simgesel ismidir.
Esasında Hıdırellez, yeniden doğuşun, doğanın döngüselliği içinde mevsimlerin, kendilerini sürekli var kılmasının adıdır.
Doğada ölüm yoktur ve her şey dönüşür, değişir, farklı boyutlara geçer. Doğada her şey kendisini geleceğe taşımaya ve sürekli kılmaya çalışır. Buna karşın yine de birileri bir başka şeyi, yaşatmak için kendisini feda eder. Bir başka anlamda, zorda kalanları kurtaran, kendisini toplumu için, çocuğu için, ailesi için veya türü için feda eden, canını, bedenini korkusuzca sunanların da simgesidir Hıdırellez…
Bu durumda demek ki Hıdır (Hızır) ve İlyas): Toplumsal belleğin ve gelecek ütopyasının halk belleğindeki ismidir.
Bu bağlamda, iyiliğin, dayanışmanın, zenginliğin, verimliliğin, barışın ve kardeşliğin de imgesel ismidir.
Kendisini “insanlık için, toplumu kurtuluşa taşımak amacıyla, güzel bir dünyayı kurmak düşüncesiyle” kendi canından vazgeçenlerin simgesidir Hıdırellez…
Çünkü Hıdır ve İlyas (Hızır’dır.)
Hızır, “kurtarıcı kimliktir, üretmektir, dayanışmadır, paylaşmadır, gereksinim duyanların gereksinimini gerçekleştiren potansiyel enerjidir. Bu bağlamda üç fidan da insanlığı veya toplumu “kurtuluşa taşımayı, güzel ve yaşanılabilir bir dünyayı kurabilmek” amacıyla mücadele içinde olmuş ve bu amaç uğruna canlarını vermiş yüce insanlardır.
Bu üç fidanın Hıdırellez günü bedel ödemeleri, tam da Hıdırellez’in anlamına da uygun bir işlevsellik yüklemişlerdir. Bu üç fidan, ödedikleri bedelle, insan olabilmenin değerlerini belleklerde yeniden doğmasını sağlayarak, insanı insan kılacak olan değerlerin “yeniden dillendirilmesini ve zihinlerde canlanmasını var kılarak” Hıdırellez’in halk algısındaki karşılığını yerine getirmişlerdir. Hıdırellez’in ne anlama geldiğinin pratiğini oluşturmuşlardır. Bu üç fidan ki:
-Deniz GEZMİŞ; (1947-1972)
-Yusuf ASLAN; (1947-1972)
-Hüseyin İNAN; (1949-1972)’dır.
Bu üç genç, daha fidan çağlarında iken; egemen güçlerin karar vericileri tarafından idam edilmişlerdir.
Neden?
-Bu gençlerin lüks evleri, arabaları mı olmuştu?
-Bu gençlerin, çek karneleri, cipleri, lüks arabaları mı vardı?
-Bu gençler halkı mı kandırdılar?
-Bu gençler, hortumculuk mu yaptılar?
-Bu gençler, çalışmadan trilyonlar mı kazandılar?
-Bu gençler, insanlara baskı, zulüm mü yaptılar?
-Bu gençler, insan mı öldürdüler?
-Bu gençler, halkı inim inim inleten zamlar mı yaptılar?
-Bu gençler, insanları mı sömürdüler?
-Bu gençler, kendi çıkarları için halkın emeğini mi çaldılar?
-Bu gençler, hırsızlık mı yaptılar vs.?
Peki neydi bu gençlerin suçu?
-Tüm insanlığın tok ve adalet duygusu içinde, güzel bir dünyada yaşamalarını istemekti.
-İnsana yabancılaşmış olan sisteme karşı olmaktı.
-Halkı kandırarak, onları yoksul bırakan egemenlerin gerçek yüzlerini ortaya çıkarmaktı.
-Sömürücü ve emeği dışlayıcı kapitalizmin gerçek yönünü halkın bilincine sunmaktı.
-Kaynakların büyük çoğunluğuna el koyarak insanları yoksul bırakan bu vahşi düzeni değiştirmeye çalışmaktı.
-Halkları birbirine kırdıran ve insanları özüne yabancılaştırılan bozuk düzeni toplumun gündemine sokmaktı.
-Gerici ve tutucu zihniyeti aşarak; sürekli yenilenmeyi savunmaktı.
-Çağdaş insan değerlerini ülkemizde etkin kılmaktı.
-Üniversal eğitimi üniversitelerde etkin konuma getirmekti.
-Üniversiteleri özgün ve özerk kılmaktı.
-Dünyada insanlığın mutlu ve tok olarak yaşamalarını istemekti.
-Halkların kardeşliğini savunmaktı.
-Eşitliği, paylaşımı ve dayanışmayı öne çıkarmaktı.
-Adil paylaşımı toplumsal yaşamda egemen kılmaktı.
-Üretimi ve üretileni hakça dağıtmayı bilinçlere taşımaktı.
-Emeğin ve emekçinin haklarını savunmaktı.
-İşçi sınıfının sınıfsal bilincini edinmesine katkıda bulunmaktı.
-Sınıf temelli bir düşünsel ve toplumsal mücadeleyi ön görmekti.
-İşçi sınıfının sömürüldüğünü bilmek ve bu sömürünün matematiksel formülünün farkında olmaktı.
-Dünyada barışı savunmaktı. -İ
İnsanın yaşam hakkının en temel hak olduğunu söylemekti
-Dünya insanlığına kan, gözyaşı ve yoksulluk sunan emperyalizme karşı durmaktı.
-Bağımsı olmayı ilke edinmekti.
-Ülkenin kaynaklarına sahip çıkmak ve madenlerini korumaktı. -
-Antiemperyalist bir düşünceden yana olmak ve bu amaçla 6. Filoya karşı eylemde bulunmaktı.
-Topraksız köylünün, toprağa kavuşmasını ve bu amaçla toprak reformunun yapılmasını istemekti.
-Fabrikalara gidererek çalışanların yanında ve safında yer almaktı. - -Kapitalizmin eşitsiz yaşam koşullarını telin etmek ve buna karşı gelmekti. -Öğrencilerin, üniversite yönetiminde bulunmasını istemekti.
-Örgütlü bir toplum yaratmaktı.
-Hak arayan bir toplumsal bilinci var etmeye çalışmaktı.
-İşçilerin sendikalaşmasını ve emek bilincine ulaşmalarını sağlamaktı vs.
06 Mayıs 1972 sabahı bu üç devrimci idam edildiler. İdam edilenler değil ama o sırada bu kararı vermeye “muktedir” olanlar yani üç fidana idam kararı verenler, bugün unutulup gittiler.
Ama 53 yıl geçmesine karşın, Deniz, Yusuf ve Hüseyin sevenlerinin bilincinde dipdiri yaşamaktadırlar.
Onlar, yani Deniz-Hüseyin-Yusuf, tarihin şaşmaz belleğinde ve aydınlığında yer aldılar ve her zaman da insanların bilincine ışık saçmayı sürdüreceklerdir.
Bugün idam kararını isteyen ve bu kararı veren yargıçları tanıyan ve onların ismini bilen var mı?
Mecliste “üç, üç, üç” diye bağıran milletvekillerinin ismini anımsayan var mı?
Onlar tarihin derinliğinde “unutuldular”. Ama üç fidan, her yıl 6 Mayıs’ta bilinçlerde yeniden doğmakta ve insanlığa, insan olabilmenin bilincini vermektedirler.
Deniz GEZMİŞ; Yusuf ASLAN ve Hüseyin İNAN, halkın, tarihin ve sevenlerinin bilincinde yaşıyorlar. Ölümsüzler…
Şu bilinsin ki, halkının bilincine ve özüne taşınan hiçbir insan ölmez… “Kültürel değerlerle ölümsüzleşirler”…
Can ayrılır, beden parçacıklara bölünür, kültürel bellekse yaşatır...
Bu anlamda kültürel belleğe değer katanlar, iz bırakanlar, insanlığın belleğinde de vicdanında de ve zihninde de her zaman yeniden doğarlar ve ölümsüz olurlar.
Esasında üç tür “Ölümsüzlükten” söz edilebilir. Bunlar, “Genetik ölümsüzlük, doğasal ölümsüzlük ve kültürel ölümsüzlüktür” ...
İlk ikisi doğasal, sonuncusu toplumsal bellekle ilgilidir.
Deniz, Yusuf ve Hüseyin, bıraktıkları pozitif enerjiyle kültürel ölümsüzlüğe de ulaşabilmiş üç önemli insandır.
Kültürel ölümsüzlük, Hıdırellez’i bir başka kavramla söylemektir.
6 Mayıs Hıdırellez gününde idam edilerek ölümsüzleşen üç fidanı saygıyla anıyorum
Yorumlar